ⅻ.

2.2K 281 87
                                    


Jimin neredeyse koşarak kafeden içeriye girdiğinde onu bekleyen alfayı bulması uzun sürmemişti. Daha önce fark etmemesi garipti çünkü alfanın oturduğu masanın çevresi hayranlık dolu bakışlarla onu izleyen kadınlarla çevriliydi. Kafe sahibi bundan memnun olmalıydı; insanlar onu biraz daha görebilmek için yeni şeyler sipariş ediyordu. Bir kaçı fotoğraf çekiyordu ki bu tam olarak ikilinin istediği şeydi: Fotoğraflarının sosyal medyada gezinmesi.

Alfa kafasını kaldırdığında girişte duran Jimin'i görerek ayağa kalktı. Dudaklarında hafif bir tebessüm vardı. Ceketini düzelttikten sonra elinde bir demet çiçek tuttuğunu fark etti. Nereden çıkartmıştı onu?

"Çok geç kaldım mı?" dedi Jungkook'a yaklaştığında. Elinden geldiğince doğal olmaya çalışsa da üzerindeki gözler işini zorlaştırıyordu. "Hayır," dedi Jungkook. Öne doğru atılarak tek eliyle Jimin'i yakaladı. Jimin ses çıkartmamak için son anda kapatabilmişti ağzını.

"Tam zamanında buradasın."

Alfanın nemli nefesi kulaklarına çarptığında bedenininde belli belirsiz bir ürperti hissetti.

Daha önce provasını yapmışlardı ve Jimin için alfayla yakınlaşmak eskisi kadar sinir bozucu gelmiyordu.

Yine de iç güdülerine karşı koymak onun için zordu.

"Bunlar senin için." dedi Jungkook. Muzip bir ifade ile Jimin'e bakıyordu ve oyunculuğunun onunkini ezip geçeceğini söylüyor gibiydi. Jimin buna asla izin vermezdi. Kendini toparlayarak gülümsemesine karşılık verdi. Ona uzatılan çiçekleri alarak teşekkür etti. "Kendin kadar güzelini bulmakta zorlanmış olmalısın." dediğinde parmak uçlarında hafifçe yükseldi, Jungkook'un yanağına küçük bir öpücük bıraktı. "Teşekkür ederim." Jungkook'un afallamış ifadesiyle rahatlamıştı. Onun için çekilen sandalyeye oturdu. O sırada birkaç flaşın patlama sesini duydu. Ardından da birbirini azarlayan kadınların fısıldaşmalarını. Taehyung ve ablasına bunu nasıl açıklayacaktı, bilmiyordu ama bunu onlar görmeden önce yapmalıydı. Sonradan öğrenmeleri işini daha da zorlaştırabilirdi. Ama bunu nasıl yapacaktı?

"Selam, ben o iğrenç alfayla çıkıyorum." diyemezdi. Ya da "Ah, evet. Bir şekilde birlikte olmaya karar verdik." mi diyecekti? Kim inanırdı ki buna? Günleri alfadan gelen hediyelere küfür etmekle geçmişti. Ve en az Taehyung kadar ablası da biliyordu onun alfalardan ne kadar nefret duyduğunu.

"Karnın aç mı? Ne yemek istersin?"

Jungkook menülerden birini Jimin'in önüne bıraktı. Jimin'in beklenmedik hamlesi karşısında duyduğu şaşkınlık geçmişti. Şimdi kendini tetikte hissediyordu.

"Aç değilim ama bir şeyler yemek istiyorum." dedi Jimin. "Yiyebilirim, değil mi?" Dudakları büzerek sorduğunda Jungkook gülümseyerek başını salladı.

"Ne istersen, sevgilim."

O an ikisi de söylediği/duyduğu kelime karşısında öğürme sesleri çıkarmak istediler. Ama yalnızca birbirlerine aşıkmış gibi baktıktan sonra menüyü incelemek için ayırmışlardı bakışlarını ancak.

"Günün nasıldı?" diye sordu Jimin, sesinin sevimli çıkması için kendini zorlamıştı. Sevimliliğini kullanarak ilgi çekmeye çalışan omegalardan hoşlanmazdı ve ne yazık ki öyle davranmak zorundaydı. Çünkü iyi bir görünüşü olsa bile sırf bu yüzden Jungkook gibi birinin onunla sevgili olacağına kimse inanmazdı. İtiraf etmesi zordu ki Jeon Junkook Jimin'in bile seviyesinin çok üstündeydi. İkinci bir kişiliğe sahip egosu ile bir bok çuvalı olmasına rağmen. Jimin bu gerçeği hatırlamaktan nefret ederek başını salladı. "Yorulmuş olmalısın."

"Pek sayılmaz. Her zamanki gibiydi sadece."

Jungkook karşısındaki omeganın yüzünün şekilden çekile girmesini izledi; bundan keyif alacağını düşünemezdi daha önce. Çatılan kaşlarının, büzülen dudağının ya da şaşırarak büyüyen gözlerinin sebebinin menüdeki tatlılar olmamasını diliyordu.

Blind Date With An Omega - JiKookWhere stories live. Discover now