ⅹⅹⅲ.

1.7K 188 76
                                    

Şarkı Önerisi: Justine Skye - Collide






Prova yapmak için sık sık uğradığı daireden içeriye girdiğinde her zamanki sessizlik karşılamıştı Jimin'i. Sehpanın üzerindeki birkaç kitap dışında evde yaşanıldığına dair tek bir kanıt dahi yoktu. Nasıl olur da Jungkook gibi bir alfanın kokusu etrafa sinmiyordu, anlayamıyordu hala.

"Bir şey istersen..." diye sordu Jungkook yanından geçmeden önce. Eliyle arkasındaki mutfağı işaret etti. "Duş alacağım, birazdan gelirim." Jimin başıyla onayladı onu. Söylemesi komikti- Canı isterse, alırdı. Çekingen biri değildi. Değildi, değil mi? Bir köşeye oturarak beklemeye başladı. Boğazı kurumaya başlamıştı. Jungkook her şey yolundaymış gibi davranıyor gibi gözükse de öyle olmamalıydı. Ve düşündükçe daha da geriliyordu Jimin. Ayrı kaldıkları zamanda ne yaptıklarını merak ediyordu. Onu düşünmüş müydü tüm bu zaman boyunca?

Jimin koltuğun hemen kenarında duran V şeklindeki sehpadan bir dergi çekti. Seneler öncesinden kalmaydı ve Jungkook'un neden saklıyor olduğunu merak etmedi. Çünkü diğerler dergiler gibi bunun da kapağında Jungkook'un fotoğrafı vardı. Bir masanın ucuna oturmuş, her zamanki kendine güvenen ifadesi ile bakıyordu ona. Fotoğrafın hemen altında bir başlık vardı: İş Dünyasının Parlayan Genç Yıldızı. Yirmilerinin başında olmalıydı fotoğrafta. Jimin aksine o yirmilerini verimli geçirmişti. Zengin olduğu için değildi tüm bu nedeni- züppenin teki olsa da Jeon Jungkook'un akıllı bir adamdı. Alfa olması da önemli değildi. Bir omega olsa bile her ne istiyorsa elde edebilirdi. Kabul etmekten nefret etse de Jimin inatçı ve özgüvenli kişiliğinden hoşlanıyordu Jungkook'un. Başka bir dergi aldı eline. Bu daha yakın bir tarihe aitti. Bu kez yanında büyükannesi vardı. Görünüş olarak ona çok benziyordu.

"Ne okuyorsun?"

Jungkook'un sesini duyduğunda dergiyi yerine bırakarak ona döndü. Jungkook'un ıslak saçları alnına dökülmüştü. Yakışıklı, diye geçirdi içinden. Ve çok güzel kokuyor.

"Hiç." dedi. "Öylesine bakıyordum."

"Beğendin mi bari?" dedi Jungkook, dudakları kibirli bir havayla kıvrılmıştı. Normal davrandığı için rahatladı Jimin.

"Sıkıcı ekonomi dergileri işte, nesini beğeneceğim?"

"Neden bahsettiğimi biliyorsun."

Jimin gözlerini devirdi. Jungkook ise buna gülümseyerek karşılık verdi. Karşısına oturduktan sonra saçlarını geriye attı. Saçlarının uzadığını şimdi fark ediyordu Jimin.

"Yüzüğün nerede?" diye sordu Jungkook.

"Ah," Jimin yüzük parmağını ovaladı. Yüzüğü kutusundan bile çıkarmamıştı ki. Terk edileceği fikri ve vicdan azabıyla yüzleşirken nasıl yüzüğü takabilirdi ki? "Taksan iyi olur." diye devam etti Jungkook. Onun mahçup halini görmezeen gelmeyi tercih etmişti ki Jimin bunun için minnettardı ona. Korkunç bir zorba olabiliyordu istediği zaman ama nerede durması gerektiğini de çok iyi biliyordu.

"Yolculuğun nasıldı?"

"İdare eder," diye yanıtladı Jungkook. "Amerika ve Avrupa'daki ortaklarımızla görüşmem gerekti." Jungkook babasından bahsedip bahsetmemesi gerektiğinden emin değildi. "Önümüzdeki haftalarda yoğun olacağım."

"Sen her zaman yoğunsun." Jungkook'un konuşmasına fırsat vermeden "Çünkü sen Jeon Jungkook'sun, evet."

"Beni tanıyorsun."

Jimin bundan pek emin olmasa da omuz silkerek "Bunu bilmeyen kimse yoktur çevrende." dedi.

"Ne konuşacağız?"

Blind Date With An Omega - JiKookWhere stories live. Discover now