ⅹⅹⅳ.

1.9K 191 30
                                    


Jimin mırıltıyla dönerek yatağın diğer ucuna uzandı ama yatak boş ve soğuktu. Aniden gözlerini açarak yerinden kalktı. Üzerinde Jungkook'a ait bir tişört vardı. Göğsüne işlenmiş marka logosunu gördüğünde gözlerini buruşturdu. Eğer endişelenmeye başlamamış olsaydı fiyatını ve satıp neler alabileceğini düşünmeye başlardı. "Sırası değil, Jimin." Yatak odasından çıktığında önce Sekreter Yeon'un sesini, sonra da televizyonunkini duydu. "Demek işleri yüzünden erken kalkmış." diye düşünürken bedeni rahatlamıştı. Hisleri değiştiği ya da pişman olduğu için değildi. Salona girdiğinde onu ilk fark eden Yeon oldu.
Başıyla selam vererek "Günaydın," dedi. Jungkook telefon konuşuyordu, sırtı ona dönüktü. Jimin vücudunun ne kadar şekilli olduğunu düşündü, daha önce fark etmediğinden değildi ama dün gece buna apaçık şekilde tanık olmuştu. Şimdiyse hayal etmekten alıkoyamıyordu kendini.

"Kahve ister misiniz?" diye sordu adam. Sorusu ile Jungkook arkasını dönmüştü. Göz göze geldiklerinde anlık bir gülümsemenin ardından eliyle televizyonu işaret etti.

"Yine kendinle hava mı atacaksın?" diye alay etti Jimin televizyona yaklaşmadan önce. Ve saniyeler içinde buna pişman oldu. Ekranın sol köşesinde ülkece ünlü bir haber spikeri, ortada ise üzerinde Jungkook'un fotoğrafının olduğu bir gazete sayfası vardı. Jungkook'un üzerinde bornoz vardı ve Jimin bu fotoğrafın ait olduğu anı çok iyi hatırlıyordu. "Siktir." diye mırıldandı. "Siktir, siktir."

"Anlıyorum," dedi Jungkook yanına otururken telefonun diğer ucundaki kişiye. Güven vermek istercesine uzanıp Jimin'in bacağını sıktı. "Ama umarım sen de beni anlıyorsundur. Şu an haberleri izliyorum ve gördüğüm şeyden hiç ama hiç memnun değilim. Keyifsiz olduğumda neler yapabileceğimi görmek istemezsin." Jimin onun kasılan yüz kaslarını inceledi. Korkutucu gözüküyordu, evet. "Öyle mi?" diye mırıldandı Jungkook, "Çok iyi. Sizden de daha azını bekleyemezsiniz doğrusu. Emin olun karşılığını alacaksınız. Elbette... Görüşmek üzere." Telefonu kapatmasının üzerinden saniyeler geçmemişti ki spiker konuşmasını keserek aceleyle reklam arası verdi. Jimin ne olduğunu anladığında ona döndü. "Bu adiceydi!"

"Yalan haber yapılmasından daha adice olamaz."

İmalı ses tonu Jimin'i gücendirse de haksız sayılmazdı. Huzurlu ve hoş geçen bir gecenin ardından sabahın köründe onlarca arama ile uyanmak Jungkook'un isteyeceği son şeydi. İçinde bulunduğu dünyanın nasıl bir yer olduğunu bildiği halde her şeyin kolayca yoluna gireceğini düşünme gafletine düşmüştü. Aşk denen şey mi onu aptallaştırmıştı? Belki de Jimin'in aptallığı ona bulaşmıştı. Emin değildi. Büyükannesi, annesi ve ailesinden diğer herkes onu arama yağmuruna tutmuştu. Namjoon "Sağlam bir açıklaman olsa iyi olur." diye mesaj atmıştı bir haber sitesinin linkini atarken. Haber o geceye aitti. Ve her nasılsa bir sürü şey daha eklenmişti habere. "Jeon Cephesi'nde Yeni Gelişme" diye atılmıştı başlık. Benzer cümlelerin ardından bu 'korkunç' olayın başına sızmasını sağlayan kişinin ortaya çıktığı yazıyordu devamında da. Jungkook daha fazla okuma zahmetine girmedi. Ne olduğunun farkındaydı. Sekreter Yeon'u aramış, o ise avukatlarını bilgilendirmişti. Birkaç telefon görüşmesi yapmış, mailler atmıştı. Tüm her şeyi Jimin uyanmadan halletmek istese de başarılı olamamıştı.

"Neler oluyor?"

"Gazetecilere Kangdae'nin haber verdiğini öğrenmişler. Ortağını karalamaya çalışan bir pislik olup olmadığını tartışıyorlar."

"Bunu tartışmaya gerek var mı?" Jimin gözlerini devirdiğinde Jungkook onaylamaz bir bakış attı ona. Rahat görünüyordu ama Jimin ona söylemediği bir şeyin olduğunu biliyordu. Sekreter Yeon kahve koyarken bile telefonuna bakıyordu ve kahveyi taşırdığının farkında bile değildi.

Blind Date With An Omega - JiKookWhere stories live. Discover now