ⅹⅵ.

2K 272 107
                                    


"Gerçekten bunu mu yiyorsun?"

Jimin için Jungkook'u evlerine yakın bir dükkana sokmak fazlasıyla zor olmuştu. Jungkook önce mekanın tarihçesine bakmak istemişti, sonra da hijyen belgesine ve diğer izinlerine. Müşterilerin garip bakışları eşliğinde bir masaya oturmaya ikna etmişti sonunda. "Evet," dedi Jimin. "Senelerdir yiyorum ve henüz zehirlenmedim. Gördüğün gibi yaşıyorum da."

Jungkook tabağındaki et parçasını yemek çubuklarıyla ittirdi. Belki de omeganın teklifini kabul ederek hata yapmıştı. Ailesinin tavırları yüzünden kötü hissettiğini düşünerek onu neşelendirmek istemişti teklifine boyun eğerek. Ama adı sanı belli olmayan bir dükkanda nasıl yemek yiyebilirdi?

"Midemin hassas olduğunu biliyorsun." dedi. Bir parça alarak burnuna yaklaştırıp kokladı. Normal görünüyordu. "Ehliyetin var mı? Hayır... Başıma bir şey gelirse kesinlikle arabama yaklaşma. Taksi çağır."

"Seni hastaneye götüreceğimi kim söyledi?" dedi Jimin yüzünü buruşturarak. "Tanımıyormuş gibi uzaklaşıp kaçarım. Seninle uğraşmak zor olur."

"Acımasızsın."

"Sen de öylesin." dedi Jimin. Şaka olarak söylese de Jungkook'la göz göze geldiğinde bu gece için onu rahat bırakmanın daha iyi olacağını biliyordu. Ama elinde değildi. Herkes böyle biriyle uğraşmak isterdi.

Jungkook yaşananlar için kötü hissediyordu. Hissetmemeliydi belki de ama onu bir grup yetişkin alfanın kavgasını izletmek için o kadar uğraştırmış gibi hissediyordu omegayı. O an için düşündüğü tek şey Jimin olmuştu. Nasıl hissedeceği ve ne tepki vereceği konusunda endişe duymuştu. Aklına büyükannesinin şartı ya da diğer şeyler gelmemişti.

"Şirketin başına ne zaman geçiyorsun?"

"Ne o? Benden kurtulmayı bu kadar çok mu istiyorsun? Bir saat önce aşkını ilan ediyordun oysa ki. Gururum incindi."

"Hatırlatma! Benim için yeterince kötüydü." Jimin elindeki kaşığı bırakarak sırtını dikleştirdi. Yüzünde komik bir ifade vardı. "Hayatında ilk ve son kez duymuş olabilirsin o sözleri. Kıymetini bil."

"Fazla eminsin." dedi Jungkook. Dudakları hafifçe yana kıvrılmıştı. Ondan nefret etmesine rağmen geç bir saatte oturmuş birlikte yemek yiyorlardı. Ailesiyle tanıştıktan sonra anlaşmayı bir kenara atıp kaçmasını beklerdi oysa ki. Geçmişte birlikte olduğu pek çok kişi ailesinin baskısına dayanamamıştı. "Hayatın sana ne getireceğini bilemezsin." diye mırıldandı, Jimin'in duyduğundan emin değildi ama.

"Biraz daha alabilir miyim!"

Jungkook içkisini yudumlarken Jimin'in birbiri ardına ufak dilimlere ayırdığı eti ağzına atışını izledi. "Ne yapıyorum ben burada?" diye düşündü. "Bana asla uymayan bir mekanda, asla alakamın olmayacağı bir omegayla kalitesiz şeyler içiyorum."

Bir süre sonra Jimin "Ah, doydum sanırım." dedi arkasına yaslanarak. "Yemek için teşekkürler."

Jungkook hafifçe gülümsedi. Böyle yemek yerken nasıl fiziğini koruyordu, merak etmişti. Spora gittiğini de düşünmüyordu onun. Öyle olsaydı sekreteri bunu ona bildirirdi.

"Kalkalım mı?" Jungkook bardağın sonunu dikerek yüzünü buruşturdu. Araba kullanmasına rağmen gereğinden fazla içmişti kendini kaptırarak. Evde olsaydı fazlasını içerdi, bundan emindi. Neredeyse onlardan hiçbir farkı olmamasına rağmen hala bir araya geldiklerinde kendini huzursuz hissediyordu. Buna aşılacağını düşünmüşse de bu yaşına rağmen baş ağrısı çekip kaçmak istiyordu kilometrelerce.

"Olur," dedi Jimin. Jungkook'un ceketini giymesini beklerken kalkıp hesabı ödedi. "Ne yapıyorsun?" diye sordu Jungkook. "Çok fazla şey sipariş ettin."

Blind Date With An Omega - JiKookWhere stories live. Discover now