ⅹⅹ.

2.2K 310 115
                                    


Jungkook için günler aynı şekilde başlıyordu. Güneş doğmadan kalkıp koşmak için evden çıkardı. Koşarken klasik müzik dinlemek onu sakinleştirirdi. Koşunun ardından eve döner ve duş alıp hazırlandıktan sonra bir fincan kahveyle kahvaltısını yapardı. Sonra da işe giderdi. Her zaman böyle olmuştu. Asla aksamazdı düzeni. Ama bu kez durum biraz farklıydı. Yalnızca birkaç saat uyuyabilmişti ve başında yoğun bir ağrı hissediyordu. Koşuya çıkmış ama sadece yürümüştü. Aklını kaçırmış gibi hissediyordu. Ya da bir rüyanın içimdeymiş gibi. Düşündüğü tek şey bugünkü buluşmaydı. Ne yapmalıydı, bilmiyordu. Deneyimsiz değildi. İdeal bir buluşmada neler olacağını çok iyi bilirdi. Partnerini mutlu edecek her şeye sahipti. Ama bu içini rahatlatmıyordu. Birkaç saatin sonunda eve döndüğünde büyükannesinin sekreteri ile karşılaştı.

"Günaydın, küçük bey." Jungkook kendisine böyle seslenmesinden nefret ederdi. "Neden buradasınız?" diye sordu, sorusu onun arkasında duran sekreteri Yeon'a yönelikti. "Saatin kaç olduğundan haberdarsınızdır umarım. Ve evimde olduğunuzun." Sekreterinin uzattığı havluyla yüzünü kuruladı. Başının bir bölgesinde toplanan ağrı artıyor be midesini bulandırıyordu. Gondola binmiş gibi hissediyordu. Tıpkı kör buluşmaya gittiği o gecede olduğu gibiydi.

"Bayan Jeon bu evrakları size ulaştırmamı emretti."

"Acelesi neymiş?" Büyükannesinin sekreterini en son gördüğünde randevu için uygun adaylar serilmişti önüne. Hatırladığında gülmek istediği geçmişteki seçiminden dolayı. Park Jinmin hayatını büyük ölçüde değiştirmişti. 

"Efendim," dedi Sekreter Yeon. "Muhtemelen Bayan Jeon işlerin çabucak halledilmesini istiyor."

"Demek yaşlı kadın fikrini değiştirmedi."

Jungkook inanamadığını belli edercesine ikiliye baktı. Sergi sonrası yaşananlar yüzünden annesi deliye dönmüşse de aynı şeyi büyükannesi için söyleyemezdi. Bayan Jeon yaşananlardan oldukça memnundu. Jungkook'u aramış ve gecenin geç saatine rağmen onu görmek istediğini söylemişti. Jungkook iyi hissetmese de onu reddedemezdi, hala onayına ihtiyacı vardı. Ve Bayan Jeon torununun rol amaçlı da olsa asla böyle bir şeyi yapmayacağını düşünerek onun ilişkisine inanmayı seçmişti. Bu da şirketin yönetimine Jungkook'un geçebileceği anlamına geliyordu. Jungkook uzun zamandır beklediği an geldiği için sevinmeliydi- ama yapamadı. O baş belası omegayla yollarının ayrılacağını düşünmek göğsünde tuhaf bir ağrı vermişti çünkü. Aile üyeleriyle yapılan uzun tartışmalardan sonra evden ayrıldığında haber vermek için Jimin'i aradı. Bu haberi onunla paylaşmalıydı ve bunu bahane olarak kullandığı için kötü hissediyordu. Ama konuşma beklediği gibi sonlanmamıştı. Telefonu kapattığında ağrı sıcak bir heyecana bırakmıştı yerini.

"Bana bir dakika verin." dedi duşa girmeden önce. Her iki sekreter de başını sallayarak onayladı onu. Duştan çıktığında Sekreter Yeon'un kahve yaptığını gördü. "Bay Jeon," dedi fincanı önüne bırakırken.

"Bir tek sizin imzanız gerekli." Sekreter Yeon kağıtları Jungkook'un önüne bıraktıktan sonra geri çekildi.

Jungkook bir süre kağıtları inceledi. Okumadığı hiçbir şeye imza atmazdı. İşini düzgünce yapmayı tercih ederdi. Ve tabi büyükannesinin ne kadar ileri gittiğini de görmek istiyordu. Büyük bir şirketin başına onu geçirmek istediğini uzun süredir biliyordu. Bunun için yetiştirilmişti. Hayatı boyunca attığı her adım bu amaca uygun olmuştu. Şimdiyse zafer onundu. Büyükannesinin ve diğer yönetim kurulu üyelerinin imzasının olduğu kısımda adını gördüğünde gülümsedi. "Her şey bunun için miydi?" diye düşündü. "Tüm hayatım bir imza için mi harcandı?" Babasının bile yapamadığı şeyi yapmıştı. Onun utancını geride bırakmıştı. Ama mutlu hissetmiyordu. Biraz rahatlamıştı belki, o kadar. "İşte," Gerekli yerlere imzasını attıktan sonra kağıtları sekretere doğru itti. "Şimdi izin verirseniz bugün izinliyim."

Blind Date With An Omega - JiKookWhere stories live. Discover now