ⅹⅹⅲ. - ⅰⅴ.

1K 102 25
                                    


Taehyung tezgahı sildiği bezi yerine bıraktıktan sonra köşedeki taburelerden birine oturdu. Erken geldiği için biraz vakti vardı ve dinlenerek geçirebilirdi bu süreyi. En azından televizyonu açtığında karşılaştığı habere kadar bunu ummuştu. Aptal arkadaşı ne haltlar karıştırıyordu böyle? "Jimin, ne yapmaya çalışıyorsun sen?" diye söylendi yerinden kalkarken. Telefonuna uzanarak rehberinde dolaştı. Namjoon'u aramak istiyordu ama evinde kaldığı o geceden sonra onunla iletişim kurmamaya çalışmıştı. Ve o da aynı şeyi yapıyor olmalıydı ki ne aramış ne sormuştu. Hoş, Taehyung için daha iyiydi bu. Kaçmasına ya da yalanlar söylemesine gerek kalmamıştı. Kafasını toplamak için dilediği kadar zamana sahip olmuştu. Başarılı olabilmiş miydi, orası meçhuldü tabii.

"Ah, açıksınız!"

Arkasını döndüğünde parlak lacivert takım elbiseleriyle Nam Kangdae'yi gördü karşısında. "Aşağılık pislik."

"Bunu sen yaptın, değil mi?" diye sordu Taehyung. Kangdae sorusunu görmezden gelerek yanından geçti, taburelerden birine oturdu. "Bugünün özel kokteyli ne, söyle bakalım."

"Neden onlarla uğraşıyorsun? Üstelik... Jimin sizin denginiz bile değil! Onunla uğraşarak eline ne geçti?"

Kangdae ile göz göze geldiklerinde nefesi kesildi Taehyung'un. Bir beta olabilirdi ama bu bakışların anlamını biliyordu. Ona bakan bal rengi gözlerin uyarısını gözardı edemezdi. Kangdae sinsi bir gülümseme ile adını mırıldandı. "Taehyung... Bana bir viski koy ve daha sonra, daha kibar bir şekilde sohbet edelim. Seni birkaç haftadır görmüyorum ve seninle kendini beğenmiş Jeon piçini konuşmak isteyeceğim son şey." Taehyung bir şeyler söylemek istese de kelimelerini yutarak tezgahın arkasına geçti. Kangdae'nin ne sevdiğini bildiği için içkisini önüne bırakana dek konuşmak zorunda kalmadıkları için memnundu. "Teşekkürler," dedi Kangdae, sesi az öncekinin aksine daha yumuşaktı. Taehyung onun öfkeli olduğu birkaç an dışında alfalığını hissettirdiğini görmemişti. Ona karşıysa... asla. Nam Kangdae bir pislik olabilirdi. Düşünmek istemeyeceği her türlü kötü olaya dahil olmuş olabilirdi ama Taehyung'la birlikteyken elinden geldiğince kibar davranmaya özen gösterirdi. Taehyung çabasını apaçık şekilde gördüğü için onunlayken bu çabaya karşılık vermeye çalışırdı. Birlikte vakit geçirir, vahşice sevişir ve günlük işlerine dönerlerdi. Birbirlerine karışmazlar ve birbirlerinin özel hayatlarına müdahale etmezlerdi. En azından Taehyung'un tahammül sınırına ulaşmadan önce ilişkileri bu şekildeydi.

"Neden yapıyorsun bunu?" Kangdae ona doğru bir bakış attı. "İstediğini alana kadar beni zorlayacaksın, değil mi? Namjoon mu veriyor bu cesareti sana?" Taehyung'un çenesi gerildi. "Onu karıştırma..." Kangdae belli belirsiz gülümsedi. Taehyung ona yakalandığını biliyordu. Namjoon'dan çekinebilirdi ama Taehyung ona karşı bir hiçti. "Neden? Sarhoş olduğu için sızdığı ve hayalini kurduğun adamla sevişemediğin için mi? Ya da belki şu beta velet seni tatmin edememiştir?" Taehyung son cümlesi ile kendini tutamayarak Kangdae'nin üzerine atıldı. Alfa adam kavgalara alışıktı. Ve sataşmalardan oldukça keyif alırdı. Taehyung yakasını yakaladığında dudaklarında haz dolu bir gülümseme vardı. "Hayatımı ne zamandan beri didikliyorsun?" Taehyung'un elini tutarak bileğini sıktı.

"Beni bilirsin," dedi. "Eğer dağıtacak şeyler bulursam dağıtırım. Ama sana bir istisna yapmıştım, Taehyung."

"Ne o?" Taehyung elini kurtararak geri çekildi. Neredeyse gülecekti bu pislikle konuştukları yüzünden. Sırf onu hayatına tekrar soktuğu için arkadaşını güzelce dövmeliydi.
"Bunu neye borçluyum? Bana aşık falan mı oldun?"

Kangdae'nin dudakları ince bir çizgi alırken Taehyung kendini tutamayarak sonunda güldü. "Komikleşme."

"Onun gibi biri aşık olamaz."

Blind Date With An Omega - JiKookWhere stories live. Discover now