ⅹⅵⅰ.

2K 275 54
                                    


Jungkook bir süredir odasının penceresinden dışarıyı izliyordu. Biçimsiz binalar, yoğun trafik ve bir yerlere yetişmek için koşturup duran insanları seyrederek sakinleşerek dikkatini toparlayabilmeyi bekliyordu.

"Kahveniz, efendim." Sekreter Yoon kahvesini masasına bıraktıktan sonra geri çekildi. "Toplantınıza yarım saat kaldı. Öncesinde kontrol etmek isteyeceğiniz bir şey olursa diye dosyaları masanıza bıraktım."

"Tamam," Jungkook başını salladı. Sekreterinin çıktığını saniyeler sonra kapanan kapının sesiyle anlamıştı. "Hepsi bu kadar mı?" diye sordu Annesi Sujin, uzun süredir sessizce oturmaktaydı. "Yokluğumda çok şey değişmiş."

"Evet." dedi Jungkook. "Aynı kalmaması için elimden geleni yapıyorum. Değişime ayak uydurmak zorundayız."

"Bu tartışılır." Ayağa kalkarak masanın üzerindeki dosyalardan birini aldı. Bir süre tepkisizce inceledikten sonra yüzünü buruşturarak masaya bıraktı. "Potansiyelini ortaya koyamıyorsun, neden? Annen olarak senin için endişeleniyorum. O omega yüzünden mi böylesin? Bir skandala karıştın, Jungkoook. Adımıza ne kadar zarar verdiğinin farkında mısın? Her şeyini kaybedebilirdin."

"Uydurma bir haberle kaybedeceğim hiçbir şeyi kazanmadım." dedi Jungkook kendinden emin bir tavırla. "Sahip olduğum her şeyi hak ederek kazandım, bunu sen de iyi biliyorsun. Jimin'i de bu meseleden uzak tut. Şimdi izin verirsen, katılmam gereken bir toplantı var."

"Bunu bahane olarak kullanma sakın. Sen bir Jeon'sun. Ne yaparsan yap bunu değiştiremezsin." Jungkook burun kemerini sıkarak başını salladı. Annesi onu iyi tanıyordu ve ona karşı kazanamazdı, ikisi de bunun farkındaydı. Yine de, dün olanlardan sonra farklı hissediyordu. Göstermelik bir birliktelik yüzünden endişe etmemeliydi belki ama bedeni mantığını dinlememişti. Her an kavga etmek için hazırda bekleyen o omega kendisini neşelendirmek için çabalamışken nasıl yapabilirdi bunu? Pişmanlık duymalıydı. Onu öptüğü için pişman olmalıydı. Öyle olmalıydı ama ne yaparsa yapsın, pişmanlık duyamamıştı. Ve yaptığı onun gibi birine yakışmayacak cinstendi. "Onu öpmeden önce rızasını almalıydım." diye düşündü.
"Öyleyse bir omegayla birlikte olmama karşı çıkmamalısın." dedi annesine doğru dönmeden önce. "Neden umursuyorsun?"

"Sen benim oğlumsun!" Bayan Sujin'in sesini dışarıdakilerin dolduğuna emindi Jungkook. Her zaman gür bir sese sahip olmuştu, bir alfaya yakışacak şekilde. "Onunla aynı duruma düşürmelerine izin veremezsin seni. O koltuk senin hakkın. Senden başkası bunu yapamaz."

"Babama benzediğimi biliyorum." dedi Jungkook. "Ama ben o değilim, anne. Her şeyi gören gözlerin bunu göremiyor mu? Günün birinde bir omegayı seçeceksem bu ikimiz de istediği için olacaktır." Jungkook annesinin yüzündeki değişimi inceledi. Acımasızca davrandığının farkındaydı ama geri adım atmayacaktı. "Bu yüzden," diye devam etti. Annesine doğru birkaç adım daha attı, masanın üzerindeki dosyaları toparladı. "Jimin'e karşı hamle yapmadan önce iki kez düşün. Geçmişteki gibi yaptıklarını görmezden gelmeyeceğim. Ne de olsa ben bir Jeon'um."

"Jungkook! Öylece gidemezsin!"

Jungkook annesinin ona seslenmesine aldırış etmedi. Şanslıydı ki toplantısı vardı. Annesiyle olan tartışmasından sıyrılması zor olabilirdi aksi halde.

"Bay Yeon, anneme aracına kadar eşlik edin."

"Emredersiniz, Bay Jeon."

Jungkook teşekkür edercesine adama gülümsedi. Annesinin tüm öfkesine katlanmak zorunda kalacaktı zavallı adam. Maaşına zam yapmalı ya da tatil izni vermeliydi- buna ihtiyacı olacaktı. "Toplantı salonunda olacağım."

Blind Date With An Omega - JiKookWhere stories live. Discover now