✴6✴

16.7K 553 44
                                    

UYARI: Multimedia'ya bakmadan önce derin bir nefes alın. Şahsen ben kıskançlıktan zar zor koyduğum o resme her baktığımda ölüm tehlikesi geçiriyorum.

Ayrıca multimedia'da bölümde de geçen Harry'nin en sevdiği şarkılardan bir tanesi var. Açmalısınıııız.

Vote ve yorum istiyorum bir de :)))) Onları göremeyince yazasım gelmiyor. Gerçekten. Ama sonra birkaç Harold giflerine falan bakıyorum geçiyor da neyse, konumuz bu değil. Beni mutlu edersiniz yani.

Kocaman öpüyorum hepinizi teker teker. Keyifli okumalar.

"Charlotte, ikinci masanın siparişleri hazır."

Defalarca bakmama rağmen hiçbir şeyin olmadığını gördüğüm telefonumu hızlıca önlüğümün cebine attıktan sonra Luke'un yanına giderek almam için bıraktığı iki tabağı alarak ikinci masaya doğru ilerledim. Harry ile buluştuğumuz o günün ertesi gününde bir kıvırcık yerine düşünmek için daha sağlıklı bir şeyler bulduğumda kendimi iş bulmak için sokaklarda daha sonrasında ise bu kafede bulmuştum. Ve evet, yaklaşık olarak bir buçuk haftadır da Harry'den en ufacık bir haber yoktu. Muhtemelen zamanını benim gibi biriyle geçirmek yerine onun yanındayken nasıl heyecandan öldüğümü arkadaşlarına anlatıp, eğleniyordu. Bilemiyorum, sanırım bu mantıklıydı. Yani bahsettiğim beni aramaması mantıklıydı. Bir buçuk haftadır kalbim oldukça düzenli atıyordu. Sağlıklıydım en azından. 

Tamam, itiraf ediyorum; Kendimi bok gibi hissediyordum. Sanki hiç olmamış gibiydi. Sanki, beni hiç öpmemiş ya da ben onu öpmemişim gibiydi. Ama ben henüz, o gözlerin gerçekliğini unutacak kadar delirmemiştim. Unutabilmek mümkün de değildi gerçi. Denememiştim bile. 

"Charlotte iyi misin?"

Gözlerimi birkaç kez kırpıştırıp, karşımda meraklı ve endişeli gözlerini üzerime dikmiş Holly'ye hafifçe gülümseyip "İyiyim." diye mırıldandıktan sonra tabakları bıraktığım masadan uzaklaşarak tezgahın arkasına doğru yürüdüm. 

*

Saat gece yarısına gelmek üzereyken bütün çalışanlar çıkmış, son müşterinin de gitmesini beklemek ve kafeyi kapatmak için sadece ben kalmıştım. Kollarımı önümde bağlamış, tezgaha yaslanıp gözlerimi dışarıda yağan şiddetli yağmura dikmiş bir şekilde beklerken bir an önce kendimi eve ve onun ardından da sıcak yatağıma atmamın hayallerini kuruyordum. Yorgundum. Neden bana beni göreceğini söylemesine rağmen bir kez olsun aramadı diye düşünmek beni yoruyordu, evet. Boş bulduğum her bir saniyede ise yeşil gözlerinin ve kıvırcık buklelerinin olduğu o güzel suratını düşünmek çok daha fazla yoruyordu. Hayır, beden yorgunluğum kesinlikle bunun yanında az kalıyordu. Ben ciddi anlamda yorgundum. Aslında düşündüğümde, Harry'yi görmek daha yorucuydu. Tanrım! Karşımdayken onu izlemek dünyanın en yorucu işiydi. 

"Hesabı alabilir miyim lütfen?"

Gözlerimi daldığım yerden çekip az önce nazikçe konuşan bayana çevirdiğimde suratıma bir gülümseme yerleştirip, "Tabiî ki." dedim ve tezgahın üzerine hazırlamış olduğum küçük pembe kutuyu alarak yanına ilerledim. Saçları omuzlarında küt kesilmiş, tatlı kadın hesabı ödeyip şemsiyesini açarak kendini sokağa attı. 

Derin bir nefes alıp, masayı sildikten sonra tabağı ve bardağı alarak mutfağa doğru ilerledim. Yarın sabah yıkanması için onları mutfağa bıraktığım sırada içeriden gelen kapının üstünde asılı olan zil sesini duyduğumda gözlerimi devirip, mutfaktan çıkarak içeriye doğru yürüdüm. 

Into The Green ✴ ║Harry Styles Fan Fiction║Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin