✴12✴

13.5K 493 55
                                    

Multimedia'da Charlotte&Harry ve bölüm şarkısı var. Umarım bölümü beğenirsiniz,biraz acele oldu gibi emin olamadım aslında :ı Ve bu bölümü yazarken içimden 'keşke 100 vote görsem' diye geçirdim. Hani, çok hoş olurdu :')

Bölüm Ayşenur için. Yorumun beni çokçokçok mutlu etti. Umarım beğenirsiiiin❤

Yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen.

Hepinizi çok seviyorum, kocaman öptüm teker teker ♥♥♥

"Gece gelmeyeceksin yani?" 

Kaşlarımı kaldırarak sorduğum soru üzerine gözlerini devirerek tekrar makyaj yapma işlemine dönen Amber'a hâlâ bir cevap vermesini bekleyerek bakmaya devam ettim. 

"Nerede kalacaksın?" diyerek başka bir sorumu daha yönelttiğimde nefesini dışarı vererek rimelin kapağını kapattı ve bana dönüp kollarını birbirine bağladı. "Ben sana o marul kafanın evinde kalacağını söylediğinde hesap sormuş muydum?"

Tam ağzımı açmış bir şey söylecekken, sözümü keserek "Ah, zaten sormama izin vermeden telefonu suratıma kapatmıştın değil mi?" demesiyle dudağımı dişleyip, suratıma az sonra yayılacak olan aptal sırıtmayı önledim. Yaklaşık iki saat kırk üç dakikadır mesaj atmamıştı. Aklıma atmış olabileceği fikri geldiğinde Amber ile tartışmanın zaten onun benim kelimelerimi ağzıma tıkmasıyla sonlandığını fırsat bilerek salona gittiğimde bir mesaj geldiğini gördüm.

*Taco sever misin?* 

Okuduğum bu mesaj karşısında ilk önce kaşlarımı çatsam da bunun da birbirimizi daha iyi tanıma soruları'ndan biri olduğunu tahmin ederek olumlu cevap yazıp gönderdim. Onunla yemekler üzerine bile mesajlaşırken kalbimin sanki arkamdan iki kafalı canavar koşuyormuş gibi atması ne derece doğruydu bilmiyordum ama en azından konuşuyorduk ve ben bundan şikayetçi değildim. Ki zaten Harry ile konuşuyorsam psikopatça şeyler hissetmem gerçeğine de alışmıştım. 

"Çıkıyorum."

Kafamı telefondan kaldırıp Amber'a baktığımda, "Sarışın?" diye sordum. "Sarışın ve mavi gözlü?"

Üzerinde ne kadar uğraşsam da asla onlarla yürüyemeceğim topuklusunu ayağına geçirirken büyük bir kahkaha attıktan sonra "Evet." dedi. 

Mavi elbisesini aşağıya çekiştirdikten sonra bana öpücük atarak evden çıktığında bende kendimi koltuğun üzerindeki kırmızı battaniyenin altına atıp kanalları gezmeye başladım.

Her ne kadar ilgi çekici olduğuna emin olsam da aklımın başka şeyler ile meşgul olmasından dolayı tepkisizce izlediğim Talk Show'un bitimine yakın telefonumun melodisi kulaklarıma dolduğunda Harry'nin aradığını görerek oturur pozisyona geçtim ve hızlıca telefonu açtım.

Konuşmama izin vermeden, "Sürpriz olması gerekiyordu ama kaçıncı katta oturduğunu bilmiyorum." dediğinde battaniyeyi hızlıca üzerimden atıp ayağa kalktım. 

Saçımı kulağımın arkasına sıkıştırıp, "Anlamadım?" diye sorduğumda her zamanki o yumuşak sesiyle "Cherry," dedi. "Kaçıncı katta oturuyorsunuz?"

Ah, tanrım.

Kekelememeye çalışarak "Üç." dediğimde karşı taraftan ses gelmeyip, telefon kapandığında ben de salonun ortasında domuzlu pijamalarım ile duruyordum.

Domuzlu pijamalar ile. 

Odaya gidip, üstümü eğer çabuk olursam değiştirebileceğimi düşünerek tekrar arkamı dönüp koltuğa doğru yürüdüğümde kafama vurarak diğer tarafa döndüm ve odaya doğru adımlarımı hızlandırdım. Fakat daha sonradan tekrar arkaya dönüp, koltuğun üzerindeki battaniyeyi de alarak odaya gitmeye karar verdiğimde çoktan kapının o ne zamandır kulağa bu kadar tehlikeli geldiğini bilmediğim zil sesini duyduğumda, kendimi domuzlu pijamalarım ve elimdeki kırmızı battaniye ile buldum.

Into The Green ✴ ║Harry Styles Fan Fiction║Where stories live. Discover now