✴9✴

13.9K 490 47
                                    

Multimedia'da Charlotte ve çok tatlı bir video var! :')

Bu bölüm benden size bir bayram şekeri olsun o zamaan. Sanırım hafta sonu da bir bölüm ekleyebilirim ki o bölüm çok çok çok tatlı olacak gibi '.'

Çok yorgun olarak yazdığım bir bölüm olduğu için yayınlamak konusunda biraz kararsız kaldım ama yine de yorum ve vote'larınızı büyük bir açlıkla beklediğimi söyleyecek kadar arsız biriyim

Keyifli okumalar,koskocaman öptüm.

Sesini duyduğum andan itibaren buz tutmuş vücudumu zar zor onun bana doğru büyük adımlarla gelen bedenine doğru çevirdiğimde sertçe yutkundum.Şemsiyeyi sıkıca kavrayan ellerimin terden kayganlaştığını hissedebiliyor fakat bunu düzeltmek için hiçbir girişimde bulunmuyordum. Hayır, cidden şaşkın değildim. Hissedebildiğim sadece öfkeydi. Öyle ki daha önce hiçbir zaman dişlerimi birbirine kırmak istercesine bastıracak kadar sinirlendiğimi hatırlamıyordum.

Elma kokusunu şimdi daha yoğun aldığım ıslanmış buklelerini arkaya attıktan sonra gamzelerini sergileyerek hafifçe gülümsedi. Ben, içimden gamzelerini sergileyen suratını yumruklama isteğimi gerçekleştirmemem gerektiği ile ilgili büyük bir savaş verirken bir adım daha yaklaşması ile aynı şekilde geriye doğru bir adım attım. Fakat bu, onun bana iki adım daha yaklaşması dışında hiçbir işe yaramamıştı.

"Cherry," diye seslendiğinde dişlerimi sıkma işlemime bir son verip düz bir ses ile "Efendim." dedim. Ah, ben burada onunla bulunmak bile istemiyorken konuştuğuma inanamıyordum. Beynim arkamı dönüp gitmem gerektiğini söylese bile bana bu şekilde bakarken bunu yapmak imkansız gibi geliyordu. 

Titrek nefesi ile "Özür dilerim." dediğinde kafasını bir süreliğine yere eğip tekrar kaldırdı.

Ne cevap verebileceğimi bilmiyordum. Gariptir ki, şuan Harry'ye söylemek istediğim binlerce şey vardı. Fakat gözlerime kenetlenen yeşil irisler ve ciğerlerime dolan toprak kokusu ile tezat oluşturan Styles kokusu bırakın ağzımı açmamı, nefes almamı bile engelliyor gibiydi. İnanın bana bunlar sadece yağmurun ıslatmış olduğu koyu pembe dudaklarını düşünmediğim halimdi. Ah, onlara bakmak bile istemiyordum. 

Kendimi hazır hissettiğim bir zamanda bana en mantıklı gelen şeyi yaparak, "Gitmeliyim." dedim ve arkamı dönerek buradan buharlaşıp gitmeyi diledim. Fakat öyle olmadı. Ben henüz dört adım atabilmişken kolumun büyük eller ile kavranmasıyla olduğum yerde durdum. 

Dişlerimin arasından "Bırak kolumu." diye tıslamam bile bir işe yaramamıştı. Az önce her ne kadar düşünmediğimi inkar etsem de ıslak buklelerini düzelterek bana doğru geldiği andan beri bir türlü düşünmemek için kendimi ikna edemediğim ıslak dudaklarının dudaklarıma kapanması dışında hiçbir işe yaramamıştı. Benim hareket etmememe rağmen dudaklarını yavaşça dudaklarımda hareket ettirmeye devam ederken usulca elini kaldırdı ve muhtemelen şuan ter ile elime kenetlenmiş olan şemsiyeyi alıp, yere attı. Üst dudaklarımı bu defa ustaca dudaklarının arasında emerken bir elini önümdeki saçları kulağımın arkasına sıkıştırmak için kullandı. Saçlarım ile işini bitirmiş elini bedenimi yakmak ister gibi boynumda sonlandırdığında bunun aksine diğer eli beni belimden sertçe kavramış, iyice kendine yaslamıştı. Bir an ona karşılık vermem gerektiğini düşünsem bile aklıma gelen kızıl kafa ile aramızda sıkışan ellerimi kaldırıp yanaklarına yerleştirdim. Bu hareketim ile dudaklarımın üstünde gülümseyen dudaklarını düşünmemeye çalışarak kafasını sertçe iktirdiğimde gözlerime bakan irislerinin üstündeki çatılan kaşları umurumda değildi. Fakat suratlarımız hâlâ tehlikeli bir şekilde yakındı. 

Into The Green ✴ ║Harry Styles Fan Fiction║Where stories live. Discover now