✴37✴

7.8K 567 133
                                    

Hataları düzeltmeye vakit bulamadım. Bu kadar beklettiğim için özür dilerim tabii özür dileyebileceğim okuyucu kaldıysa aşdfkdsopdşföş

Öptüüm

Koltukta hiçbir şey yapmadan oturmamın üzerinden sanırım üç saat falan geçmişti. Malum bir yerlerimin düzleştiğinden çok emindim. Ama  bu o kadar da önemli bir olay değildi, ben hala yaptığım saçmalığı düşünüyordum. Feci rezil olmuştum ve artık bu saatten sonra Harry evimin önünden ayrılmasa bile onun suratına bakamazdım. Ki öyle bir şey yapmayacağı da apaçık ortadaydı zaten. Umurunda değildim. Sanırım en çok canımı yakan, ya da düzeltiyorum en çok düşündüğüm kısım buydu. Düşündükçe sinirleniyordum ama sanırım sinirim kendimeydi. Onu fazla önemsemiştim, değer vermiştim ya da her neyse.

Salondan içeri Amber girdiğinde benim suratımın tam aksine gülüyordu. Yan koltuğuma oturdu ve kumandayı alıp kanalı değiştirdi. Açılan yemek programına boş gözlerle bakmaya başladığımda acıktığımı fark ettim. Ne zamandır yemek yemiyordum emin değildim.

Sessizce kalkıp mutfağa doğru yürümeye başladığımda gözlerim karardı. Oturmaktan yaşlanmış gibi hissediyordum.

Aldığım büyük beyaz kâseye mısır gevreği koyup, üzerine süt ekledikten sonra kaşığa koca bir lokma doldurup ağzıma attım. Tam o sırada kapı çaldı ve bu benim gereksiz bir şekilde panik olmama neden oldu.

“Amber!” diye seslendim içeri doğru, ağzımdaki lokmayı bitirmeye çalışırken. Fakat bu yine de Amber’ın sessiz kalıp, ağzımın içi doluyken kapıyı açmama engel olamadı.

Daha sonra olabilecek en berbat şey oldu tabii ki. Ağzım yastık yutmuşum gibiydi, üstümde pembe pijamalarım ve elimde ağzına kadar dolu bir kâse vardı.

Karşımda da Harry.

Şu an kapıyı suratına kapatıp kussam yeriydi ama böyle bir şey yapmadım. Bunun tam aksine ona bakmak istiyordum. Evin önündeki rezilliğimin üzerinden uzun bir zaman geçmemişti ama onu nedensizce özlemiştim. Bu normal değildi, yine de yadırgamıyordum.

Bukleleri dağılmış, üstünde yine özensizce giydiği kıyafetleri vardı. Yine de kusursuz güzelliği karşısında kendimi çirkin hissetmeden duramadım. Bütün bunların yanında ise, kendi erkeksi kokusuyla tezat oluşturan alkol kokusu ciğerlerime dolduğunda kaşlarım istemsizce çatıldı. İçmişti. Ve Tanrı aşkına saat daha erkendi. Bu saatte içip buraya gelmesi başımı döndüren bir sinire sebep olsa da kızmaya hakkım olmadığını düşündüm. Yani en azından içki içmesi için.

“Harry?” diye sordum bir şey söylemeyeceğini düşündüğüm zamanda. Ağzımdaki lokmayı yutup, kâseyi arkamdaki ayakkabılığın üzerine bıraktım. Muhtemelen onu bir daha yiyemeyecektim. Zaten iştahım da kalmamıştı.

Bana cevap olarak “Charlotte.” dedi.

Ona soran gözlerle baktım ama bunu üzerine almamış olacaktı ki duvara dayanıp beni izlemeye başladı.

Yasak olan bütün düşüncelerimi zihnimin en gerilerine atıp, derin bir nefes aldıktan sonra “Ne istiyorsun?” diye sordum. Sesim katıydı ve bu anında pişman olmama neden oldu. Yaptıklarına rağmen ona karşı böyle olmak yanlış geliyordu ama olması gereken buydu aslında.

Bir an gözünün odağını kaybettiğini gördüm ama bunu gözünü ovuşturarak düzeltti ve aynı şekilde bakmaya başladı.

“Seni,” dedi. “Çok açık değil mi?”

Into The Green ✴ ║Harry Styles Fan Fiction║Where stories live. Discover now