✴15✴

13.4K 428 55
                                    

7 saatlik canlı yayını izledikten sonra, uykusuz bir şekilde yazdığım bu bölümün ciddi anlamda nasıl olduğuyla ilgili bir fikrim yok. Umarım beğenirsiniiiiz. Önemli olaylar yavaş yavaş başlıyor.

Çok çok kocaman öpüyorum hepinizi. Oy ve yorumlara devam edin lütfen :') Keyifli okumalar

Bir an sırıtmaktan dudaklarımın ortadan ikiye ayrılacağını düşünmeme neden olan mesajı aldıktan sonra, gidip pencereden moronlar gibi Harry'ye bakmamayı başarıp adımlarımı odama yönlendirdim. Bana on dakikam olduğunu söylerken bunun imkansız olduğunu zaten içten içe biliyordum fakat yine de beş dakikayı gardırobumun önünde geçireceğimi tahmin etmemiştim. Birkaç dakikamı da beni aşağıda Harry'nin beklediğini düşününce ayaklarımın birbirine dolanmasıyla kaybettiğimi söylememe gerek yoktu. Hayır, kesinlikle yoktu.

En sonunda odamdaki pencereye gidip havaya bakmayı akıl edebildiğimde birkaç günün aksine daha sıcak bir havanın olduğunu gördüm ve tekrar gardırobumun önüne geçerek krem renginin üstüne renkli küçük puantiyelerin olduğu kısa şort tulumumu çıkardım. Zaman kaybetmeden üstüme geçirdiğimde saçlarımı açıp, düzleştiriciyle şekil vermem için yeterli zamanım olmadığını bilerek elimle şekil vermeyi seçtim. Harry'nin beni beklemekten sıkılıp gitmesi bile olası bir ihtimal iken ben yine de lavaboya gidip dişlerimi fırçaladım ve üstüme şeftali kokulu parfümümü sıktım. Saate baktığımda çoktan on sekiz dakikanın geçtiğini görmek ise hareketlerimi hızlandırmamın aksine yavaşlamamı sağlamıştı. Nasılsa artık o on dakikayı çoktan geçmiştim, aceleye gerek yoktu. Hem ayrıca hangi kız on dakikada hazırlanabilirdi tanrı aşkına? Harry'yi bir an önce görmek için çıldıran ben bile, o kadar hızlı olamazdım.

Saçlarıma aynada son kez bakıp, çantamı da alarak salona ilerlediğimde koltuğun üstündeki telefonumu aldım. Harry'den iki cevapsız çağrı olduğunu görerek içimdeki beni tokatlayıp, hızlıca ayakkabı dolabından şeker pembesi babetlerimi aldım ve ayağıma geçirip nihayet kapıdan dışarı çıkabildim. 

Apartman kapısından da çıktığımda, tahmin ettiğimin aksine Harry hâlâ beni bekliyordu. Bakışlarının üstümde gezindiğini hissederek saçımı kulağımın arkasına atıp yanına ilerlediğimde kolundaki saatine bir bakış attığını gördüm.

Yanıma gelip, yanağıma küçük bir öpücük kondurduktan sonra sıkıldığını belli eder bir tonda "Yirmi üç dakika." diye beni bilgilendirdi ve büyük eliyle elimi kavrayarak yürümeye başladık. Arabanın sokağın başında olduğunu görmüştüm. Yürürken ciğerlerime dolan parfüm kokusuyla titreyen ayaklarımın birbirine dolanmamasını sağlamayı başardığımda arabaya binmiştik. 

Bana kısa bir bakış attıktan sonra ısıtıcıyı açtığında, gözlerini bir süreliğine üzerimde gezdirip "Üşüyeceksin." dedi. "Daha uzun bir şey giyebilirdin."

Onun bu hali her ne kadar içimde kıkırdama ihtiyacı doğursada bir şey demeden camdan dışarıyı izlemeye başladım. 

"Kafede ne partisi verilecekmiş?" diye sorduğunda tekrar kafamı çevirip, gözlerimi gözlerine diktim. 

"Doğum günü partisi. Nasılsa akşam yorulacağımız için gündüz izin aldık. İstersen sen de gelebilirsin." diye belirttiğimde bir süre düşündüğünü gördüm. Aslında gelmesi, bütün bir akşam işimle ilgilenmem yerine ona kaçamak bakışlar atacağımı hesaba katarsak benim aleyhime olurdu ama yine de onun benim etrafımda olma fikri hoşuma gidiyordu. 

Bana kısa bir bakış atıp, dudağının kenarını havaya kaldırdığında "Belki sana sürpriz yaparım." deyip tekrar yola odaklandı. 

Üstünde her zamanki gibi dar siyah pantolonu ve onun üstüne giydiği ince uzun kollu tişörtü vardı. Buklelerini her ne kadar arkaya yatırmaya çalışsa da, alnına düşen küçük buklelerini engelleyememişti. Kısacası yine kusursuz görünüyordu. Ki zaten kusursuz görünmediğini düşündüğüm bir zaman da yoktu. O her zaman yanımda çok güzel duruyordu.

Into The Green ✴ ║Harry Styles Fan Fiction║Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin