2.5

2.7K 304 251
                                    

Herkese merhaba, öncelikle sınırı bu kadar çabuk doldurduğunuz için teşekkür ederim... Yazdığım kitabın seviliyor olduğunu bilmek çok güzel bir duygu. :")

İkinci olarak geçen bölümün başında Roseanne'ın karşılaştığı kişiden bahsetmek istiyorum. Jungkook, Taehyung, Jaehyun, Hyunjin ve Jisung değildi. İlk bölümden itibaren düşünürseniz bence bulabilirsiniz kim olduğunu.

Oy sınırı; +140
Yorum sınırı; +160

Kırılarak açılan kapıyla yattığım yerde sıçrarken etrafı saran müthiş gürültü sayesinde kulağımın an be an acıdığını hissetmiştim. Bu silah sesiydi. Yine dışarıdan birisi eve saldırıyordu. Kırılan kapının üstünden geçerek odaya giren Taehyung sağ elinde silah varken sol eliyle bileğimi kavrayarak odadan beni sürüklemeye başlamıştı. Sürüklüyor diyordum çünkü asla yürümeme fırsat vermiyordu.

Elinde silah vardı? Dışarıdan eve saldırıyorlardı? Jungkook beni almaya gelmiş olabilir miydi? Aklıma ilk olarak bu ihtimal gelmişti. Belki de geleceği için mesajlarımı cevapsız bırakmıştı?

Merdivenleri çıkarken son kalan bir kaç basmakta adımlarımı durdurdum ve bana dönmesini sağladım. Bileğimi avucunun arasından kurtarmaya çalışsam da yapamamıştım. Gözlerime keskince baktığında ürkmüştüm. Belli etmemeye çalışarak, "Ne oluyor?" diye sorduğumda sesim hiç tahmin ettiğim gibi soğukkanlı çıkmamıştı.

Bakışları bir süre gözlerimde durup histerik bir şekilde güldü. Bu gülüşten nefret etmeye başlamıştım. "Kafandan o saçma sapan düşünceleri sil. Gelen kurtarıcın Jungkook falan değil." Gelmemiş miydi yani gerçekten? Bana yalan söylüyor da olabilirdi, Jungkook gerçekten gelmemiş de olabilirdi. Ama ya geldiyse?

Merdivenleri çıkmayı bitirdiğimizde salona gelmiştik. Gözlerimi etrafta gezdirirken kapının önünde ellerinde ki silahlarla bekleyen tanımadığım dört adam vardı. Yukarı kattan inen Hyunjin bize doğru yaklaştığında Taehyung bileğimi bırakarak Hyunjin'e kaş göz işareti yapmıştı.

Bu sefer Hyunjin bileğimi tutarak yukarı kata doğru çıkmaya başladı. Hiçbir şey anlamıyordum. Dışarıdan gelen silah sesleri kesilmiyordu. Taehyung'un yüzünde tedirgin ifadesi vardı. Gelen kimdi ve amaçları neydi?

Daha önce hiç görmediğim katta ilerlerken çok sürmeden bir odaya girmiştik. Hala bileğinden tutan Hyunjin beni koltuğa doğru yürütürken kuvvetimi kullanarak bileğimi parmakları arasından kurtardım. Hayvan gibi sıkıyorlardı bir de. Kıpkırmızı olmuştu! "Bırak artık kendim yürüyebilirim."

Koltuğa oturduğumda donuk yüz ifadesiyle karşımda ki koltuğun kenar kısmına oturmuştu. Bir şey sorsam bile beni muhataba almayacağını bildiğimden hiç konuşma girişimine girmedim ve oturduğum yerden bulunduğumuz odayı incelemeye başladım. Misafir odası tarzında gayet sade bir odaydı. Boydan perdeleri, ayriyeten balkon olduğu belli olan bir kapı vardı. Tekrar önüme dönüyordum ki henüz birkaç dakika önce kesilen silah sesleri yeniden başlamıştı. Ne oluyordu cidden? Eğer birine bir şey olsaydı? İnsan canının hiç mi kıymeti yoktu bunlar için?

Seninki de soru mu Roseanne? Elbette yok.

Hyunjin elinde ki telefonla uğraşırken saniyeler içinde melodi sesi kulağıma ulaşmıştı. Gözlerimi ona çıkardım. Telefonu kulağına götürdü ve birkaç saniye sonra, "Tamam." diyerek telefonu kapatıp cebine sıkıştırmıştı. Ayağa kalktı ve üzerime doğru eğilerek yine bileğimden yakaladı.

"Ne oluyo-" Konuşmama bile izin vermeden sert hareketlerle balkon olduğunu düşündüğüm kapıya doğru çekiştirmeye devam etti. Kapıyı açmadan diğer eli beline gittiğinde gördüğüm silahla gözlerim kocaman şekilde büyümüştü.

Mi Piace il SangueWhere stories live. Discover now