0.9

2.8K 320 335
                                    

Oturduğum mutfak masasından dikkatli gözlerle onu izliyordum. Yanında kalmamı istiyordu. Bana o gün uzunca cümleler kurmuştu ve ondan sonra, "ne olursan olsun yanımda kal, seni kendime alıştıracağım" demişti. Mantıklı değildi bu yaptığım, o saçma sapan sebepler ile iki cana kıymıştı ama elimden hiçbir şey gelmiyordu ki. Şimdi ne kadar denesem de elinden kaçamayacağımı biliyordum. Daha bulunduğumuz yeri bile doğru düzgün bilmiyorken nereye gidebilirdim ki? 

Şu an yapabileceğim tek şey, yanında kalıp güvenini sağlamaktı maalesef ki.

Ama nasıl olacaktı hiçbir fikrim yoktu. Onunla aramda ki mesafe azaldığı an tüylerim diken diken oluyordu. Ve saçma sapan bir şekilde heyecanlanıyordum. Büyük ihtimalle bunun nedeni korkumdu. Başka bir neden olamazdı.

Tezgahın üzerine bıraktığı iki kupanın içine de birer kaşık kahve ve süt tozu koydu. Kaynadığını belli eden su ısıtıcısının sesinden sonra da bardaklara yavaşça dökmeye başladı.

Onun yaptığı yemekleri yemesem de yaptığı kahveden içebilirdim sanırım. Sonuçta gözümün önünde yapmıştı, ayrıca artık beni zehirleyeceğini de düşünmüyordum. Mantıken de saçmaydı, yanında kalmasını istediği bir insanı neden zehirlesin ki?

Bunu beni buraya getirdiği ilk gün de açıkça söylemişti.

Eline aldığı iki kupayla bana döndü ve birisini önüme bıraktı. Masada tam çarprazıma oturduğunda kendi kahvesinden bir yudum almıştı.

"İçebilirsin, zehir koymadım."

Zaten içecektim.

Elimi kaldırıp sıcak kahveden bir yudum alıp kokusunu içime çektim. Kore'deyken her gece terasa çıkıp içtiğim kahveleri özlemiştim. Sonra Jaehyun'un gelip tüm ortamı bozmasını.

Elimde olmadan yüzümü kaplayan gülüşten sonra gözlerim buğulandı. Bir gün eski hayatıma geri dönsem de hiçbir şey eskisi gibi olamazdı ki. Beni rahatsız edecek, her dakika arayıp başımın etini yiyecek, her gece kulübe gidelim diye ısrar edecek bir Jaehyun yoktu.

Saçma sapan bir şeyin bedeli onun canı olmuştu. Her zaman yanımda olup beni gülümseten arkadaşımın.

Ve ben onun katili ile aynı masada oturmuş kahve içiyordum. Arkadaşımın katili ile. İğrenç bir insandım.

"Ne düşünüyorsun?" Sesiyle kendime geldiğimde keskin bakışlarımı gözlerine diktim. Ona hiçbir şekilde iyi muamele edemezdim. Yaptığı şeylerin telafisi yokken hemde.

"Senden nefret ediyorum."

Tiksinerek konuşurken gözlerimi kahvelerinden asla çekmiyordum. İçmek üzere dudaklarına yaklaştırdığı kupayı yarı yolda geri indirip masanın üzerine bıraktı. Kahvelerini benden ayırmadan dudaklarını birbirine bastırdı.

"Aklına ne geldi Roseanne? Ne düşünüyorsun yine?"

Sol gözümden akan yaş yanağımı ıslatırken dişlerimin arasından tıslayarak, "Senden nefret ediyorum. Sana yüz veren kendimden daha çok nefret ediyorum!" dediğimde gerçekten içimde bir şeylerin kaynadığını hissediyordum.

Nefesini verdi.

"Kendine hakare-"

Sinirle elimde ki kupanın sapını sıkarken konuşmasına daha fazla müsaade etmeyip kupanın içindeki sıcak kahveyi acımadan üzerine savurdum.

"Siktir!"

Hızla ayağa kalktığı gibi üzerinde ki tişörtü sıyırıp atmıştı. İçimdeki alev biraz olsun durulmuşken rahatladığımı hissediyordum. Bu acımasızca gelecekti belki de ama ona çok sinirliydim ve sinirimi ona fiziksel zarar vererek atabilirdim.

Mi Piace il SangueHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin