1.0

2.6K 312 162
                                    

İyi olmamıştı.

Ona izin vermem, ona teslim oluyormuş gibi görünmem gerçekten hiç iyi olmamıştı, benim açımdan. O bunu düşünebilirdi. O dokunduğu için heyecanladığımı düşünebilirdi ama ben bunun sadece korku ve endişe yüzünden olduğunu biliyordum.

Bir katilin yarı çıplak şekilde yaklaşıp, kucağına çekmesi. Tanrı aşkına! Bu herkesi ürkütürdü. Ne yapacağı belli olmazdı. Ne söylerse söylesin ona güven emin imkanı yoktu. Asla.

Son kez durulanıp suyun altından çıktım. O beni mutfakta o halde bıraktıktan sonra iki gün normal şekilde geçmişti fakat gözleri hep üzerimdeydi. Bende yine bana yaklaşacak diye tetikte tutuyordum kendimi çünkü mutfaktayken, hazırlıksız yakalanmıştım.

Bornozumla beraber banyodan çıkıp odaya geçtim. Kapıyı sürekli kilitli tuttuğum için rahatça dolaptan aldığım birkaç parçayı üzerime giydim. Siyah dar paça bir kot ve üzerine kiremit rengi ince sweet. Saçlarımı hızlıca kurulayıp omuzlarımdan aşağı bıraktım.

Saat ikiye geliyordu ve birazdan yemeğimi getirmeye gelecekti. Ayağa kalkıp kapının kilidini açtığım gibi yerime geri geçtim. Ve beklediğim gibi birkaç dakika sonra elindeki tepsiyle gelmişti. Tepsiyi önüme çekmiş yemeye başlamışken o da gözlerini üzerimde tutmuş hiç çekinmeden beni izliyordu.

O bana böyle dikkatli şekilde baktıkça ağzıma aldığım lokmalar asla boğazımdan aşağı inmiyordu. Tanrı aşkına suyu bile yutamıyordum! Bu kesinlikle karşımda, gözlerini benden bir saniye bile ayırmayan bir psikopat oturuyor diye değildi (!) tabiki.

"Daha beni ne kadar bu evde hatta bu odada hapis edeceksin? Dışarıya çıkmak," Elimde ki kaşığı bırakıp derin bir nefes aldım içime. "Nefes almak istiyorum artık."

Dudaklarını kıvırdı. "Bende ne zaman bunu söyleyeceksin diye bekliyordum." Önümde ki tepsiyi işaret etti. "Yemeğini ye sonra hazırlanıp çıkarız bir yerlere istersen."

Sıkkınca nefesimi verdim. "Bugün çıkmasak?" Gözlerimi sorarcasına üzerinde gezdirdiğimde gözlerimin içine bakıyordu. Hep gözlerimin içine bakıyordu.

"Başım ağrıyor biraz." Elimi kaldırıp hafifçe alnımı ovduğumda bakışları elime kaymıştı. "Ağrı kesici getireceğim, bekle."

Odadan dışarıya çıktığında nefesimi verip elimi başımdan çektim. Umarım inanmıştır, bakışlarından hiçbir şey anlamamıştım ama ilaç getirmek için gittiğine göre inanmış olacaktır değil mi?

Tabiki başım ağrımıyordu. Deneyecektim, ne olursa olsun. Sonunda yakalanacak olursam da olayım kaçmayı deneyecektim. En azından kendim için yapacaktım bunu. Bir katille aynı evde yaşamak. Düşüncesi bile ürkütücü değil miydi? Her ne kadar bana zarar vermese de.

Önümde ki yarısından çoğu yenmiş yemek tepsisini kenarda kalan masanın üzerine bıraktım ve yorganı kaldırıp bedenimi altına soktum. O da çok sürmeden geri gelmişti.

Elinde ki ilacı bana verip tepside ki suyla içmemi sağlamıştı. Hafifçe dudaklarımı kıvırdım ve teşekkür ederek yatar pozisyona geçtim.

O hala gitmemiş ayakta duran bedeni ile beraber gözleri beni süzüyordu. "Neden başın ağrıyor?"

Bu soruyu soracağını elbette tahmin etmiştim. Elimi kaldırıp işaret parmağımla komidinin üstünde ki MP3 çalar ve kulaklığı gösterdim. "Can sıkıntısından çok fazla müzik dinledim." Yorgana biraz daha sarıldım. "O yüzden büyük ihtimalle."

"Pekala, dinlenmene bak o halde."

Kafamı sallayarak gözlerimi kapattığımda kapıyı kapatarak odadan çıkmıştı. Biraz oyalanmam gerektiğini bildiğimden yaklaşık kırkbeş dakika kadar sürede yataktan çıkmadan kendimi dinlendirdim.

Duvarda ki saate baktığımda üçe geldiğini görünce ayaklandım ve sessiz şekilde kapıya giderek kiliti çevirdim. Odada ki boy aynasının önüne geçtiğimde açık saçlarımı bileğimde ki lastik toka ile beraber toplamıştım. Dolabı açarak çantamı aldım ve içinden siyah şapkam ile maskemi çıkartarak yüzüme taktım. Dolabın alt tarafında bulunan ayakkabılara göz gezdirirken siyah bir spor ayakkabıyı alarak ayağıma geçirdim. Ayağıma tam oluyordu, beni buraya getirmeden odamı hatta dolabımı bile ayarlanmıştı.

Hiçbir zaman böyle bir şey ile karşı karşıya kalacağımı düşünmemiştim.

Sonunda hazır olduğumda çantamı sırtıma takarak camı açtım. Biraz yukarıda kalan çatı kısmına ulaşmam gerekiyordu. Bacaklarımın uzun olmasının bu şekilde işime yarayacağı asla aklıma gelmezdi. Uzattğım tek bacağımla çatıya ulaştığımda hızlıca önce diğer bacağımı ve sonrasında da bedenimi sürüyerek çatının üstüne sonunda çıkabilmiştim.

Bu adam beni buraya kaçırmadan önce bu odayı mutlaka kontrol etmiş olmalıydı ve boyu uzun olan herkes camdan çatı kısmına ulaşabilirdi. Ve JK bunu bilerek mi bu odayı bana vermişti? Kaçacağımı düşünerek?

Nefesimi sıkça verdim. Ne olursan olsun, deneyecektim.

Çatıda ilerledim ve sonuna gelerek bedenimi ters çevirdim. Ayaklarımı duvara sürüyerek bedenimi yere indirdiğimde sonunda ayaklarım yeşil çimlerle buluşmuştu. Gözlerimi hızla çevirerek etrafa baktığımda kimseyi görmemiştim. Etrafta da tek tük evler vardı fakat çok sessiz görünüyordu. Tanrı aşkına sokakta oynayan çocuklar bile yoktu.

Derince bir nefes aldım ve yürümeye başladım. Beni nelerin bekleyeceğinden habersizdim.

×

önceki bölümün yorumlarında rosé'nin kaçmasını istediğinizi okuyunca hemen yazmak istedim

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

önceki bölümün yorumlarında rosé'nin kaçmasını istediğinizi okuyunca hemen yazmak istedim. bu arada diğer bölüm kitaba başka karakterler de gelecek, haberini vereyim şimdiden. :)

kapak resmini nasıl buldunuuuz?

bölüm için bir emoji bırakmayı unutmayın 💁🏻‍♀️

oy sınırı; +85
yorum sınırı; +90

öpüldünüss ❤️






Mi Piace il SangueWhere stories live. Discover now