-2-

2.8K 337 353
                                    

Zeus^

Bakalım meşhur tanrının iç dünyasını nasıl bulacaksınız, merakla düşüncelerinizi duymayı bekliyorum^^

BÖLÜM 2

Zeus, ambrosia damlatılmış Bourbon marka viskisinden büyük bir yudum alarak istekasını eline aldı.

Olimpos bu gece şaşırtıcı bir şekilde sessizdi, hatta huzurlu bir havası olduğu söylenebilirdi. Gecenin sıcaklığı yazın tatlı esintilerini taşıyordu, ılık meltem tül perdelerin arasından sessiz bir hışırtıyla süzülürken, bahçesinden gelen süs havuzunun sesleri ve cırcır böcekleri, gecenin sessizliğini bozan önemsiz iki detaydı.

Biraz sonra evine uğrayacak tanrıların yaratacağı gürültüyü saymazsa tabii.

Elindeki kristal bardağı rastgele bir yere bırakarak, Kraliçe Viktorya dönemindeki farklı zamanları anlatan kabartmalı ahşap desenlerle dolu, sekiz ayağının her birinde başka bir kralın portresini taşıyan , bir buçuk milyon dolar değerindeki eksantrik görünüme sahip bilardo masasının çevresinde yarım tur attı ve üçgen şeklinde sıralanmış toplara düşünceli gözlerle bakarak, derin bir iç çekti.

Ra'nın panteonunda yaşadığı trajik olayların ve akabinde gerçekleştirilen ufak BP toplantısından bu yana neredeyse üç hafta geçmişti. Her şeyin harika ve kontrolde gittiğini söyleyemezdi ama en azından Ra ve eşi -aynı zamanda Mısır panteonunun yeni Baş Tanrıçası Isabella- sayesinde bir grup tacire beklenmedik bir baskın yapmayı başarmışlardı. Bundan tatmin olması gerekirdi, sonuçta aylardır bu heriflerin peşindeydi, onlara dair ufak da olsa bir iz bulabilmek için elindeki bütün kaynakları son damlasına kadar kullanmıştı.

Fakat herifler arandıklarını bildiğinden saklanma konusunda en az Seth ve yandaşları kadar başarılı çıkmışlardı. Buldukları grup ufaktı, beş kişiden oluşan önemsiz bir ayak takımıydı ve başlarındaki herif nasıl bir belaysa işinde oldukça iyiydi, heriflerin ağzından ona dair tek bir kelime dahi almayı başaramamıştı çünkü.

Geçen aylar içinde bu kadar az yol kat edebilmek çıldırtıcıydı. Onunla alay edilmesine asla tahammül edemezdi ve tacirlerin bu kadar zor bulunması, fanilerin ait olmadıkları bu dünyada tanrılara karşı köle gibi satılması iktidarını sarsıyordu. Onun haberi olmadan böyle bir şeye kalkışılmasının cezası ölümdü.

Eski Roma döneminden hiçbir farkı olmayan panteonu, Kronos'un devrine son verdikten sonra medeniyete taşımak için epey çaba sarf etmişti. Köleler, meşru görünen tecavüzler, anlamsız işkenceler ve daha nicesi, hayatlarından kalkmıştı. Pekâlâ, işkence hala yasalarında duruyordu, tam olarak etkisizleştirebildiği söylenemezdi, ölümsüz oldukları için nadirde olsa bilgi almak için başvurmak zorunda kaldıkları bir yöntemdi. Çağdışı olmasına rağmen hala işe yarıyordu.

Fakat genel olarak panteonu, çoğu panteona kıyasla takdiri şayan bir yol kat etmişti. Ra'nın onlarla ittifak kurmasına bile önemli bir neden olmuştu. Ra, Mısır panteonu ile var olmuştu, zamanın kendisi kadar yaşlıydı dolayısıyla yapılan toplantılarda ya da çok basit herhangi bir konuda bile, adamın söyleyeceği ufacık bir söz herkes için oldukça büyük bir önem taşıyordu. Onlarla ittifak kurmaya karar verdiğinde Zeus doğru yolda olduğunu anlamıştı, başından beri panteonu için iyi şeyler yaptığını düşünüyordu ama Ra'nın onlara destek olması, bu konuda daha net ve kararlı bir şekilde hareket etmesini sağlamıştı.

İnsan tacirlerinin ise bunca yıl sonra yeniden ortaya çıkması, Zeus'un bugüne dek inşa ettiği her şeyin üstünde kocaman bir çatlak yaratması demekti. Belki başka bir tanrı için fazla büyük bir problem değildi ama Zeus için öyle değildi.

Olimpos'taki AnahtarWhere stories live. Discover now