-23-

1K 168 155
                                    

Merhaba!

Bu bölümde, Seth için düşündüğüm tanrıçayla tanışacaksınız ;)

İyi okumalar dilerim!

BÖLÜM 23

Zeus kahvaltının ardından Aztek panteonunla toplantısı olduğunu söyleyerek, onları evini diledikleri gibi kullanabileceklerini hatırlattıktan sonra kaybolmuştu.

Slyvia gittiği için müthiş bir rahatlama duymuştu, Bella'nın sürekli ona attığı imalı bakışları ve bıyık altından gülümsemesini fark edebileceğinden korkmuştu çünkü. Fakat öte yandan tanrının geride bıraktığı boşluk öylesine hissedebilirdi ki, gittiği için aynı zamanda tuhaf bir eksiklikte duymuştu.

Geçirilen zamanın kısalığına karşın Zeus'a karşı böyle bir bağ kurmuş olması hem tehlikeli hem de anlamsızdı. Hafızası silindiğinde kalbinde hatıra olarak hiçbirini götüremeyecekti ve bu düşünce genç kadını içten içe kemirip bitiriyordu.

Yine de bunu yüzüne fazla yansıtmamaya çalıştı. Bella'nın sataşmalarına daha fazla dayanabileceğini düşünmüyordu çünkü.

''Oh, bu harika.'' Bella, boynuna kadar suya daldırdığı vücudunu havuzun kenarına yaslayarak başını geriye yaslayıp, derin bir iç çekti. ''Buna bu kadar ihtiyacım olduğunu bilmiyordum.''

Slyvia vücudunun bir kısmını suya sokmayı tercih ettiğinden, basamakların üzerine oturdu ve sudaki yansımasına baktı. Saçlarının neredeyse yarısı gümüşi bir beyazlıktaydı, görüntüsü onun için biraz fazla marjinaldi ancak bir yandan da ummadığı bir şekilde hoşuna gitmişti. Normalde cesaret edebileceği bir renk ve model değildi.

Beline kadar gelen serinletici suyun keyfini çıkarırken, her bir detayı zevkle bir araya getirilmiş etrafına şöyle bir göz gezdirdi.

Havuzun bir kısmı içeride, altın heykel başlarının ağızlarından çıkan yapay şelaleler ve su fıskiyeleriyle süslenmişti. Diğer kısmı ise dışarıda, dağların oluşturduğu manzarayı görecek şekilde uçuruma doğru açılıyordu. Evin her tarafında kullanılan görkemli sütunlar, yüksek tavanı destekliyordu, mermerden dekore edilmiş bar jakuzinin biraz ötesindeydi. Tavan ise başlı başına ayrı bir ihtişama sahipti, meşhur Sistina Şapeli'ne benziyordu.

Zeus'un koridorundaki resimleri düşündüğünde, muhtemelen belki de orijinali burada, tam tepesinde yer alandı.

Slyvia hayranlıkla etrafına bakarken, Bella usulca ona doğru yanaştı ve eliyle ona su sıçratarak, dikkatini çekmeye çalıştı.

''Via! Sana sesleniyorum, duymuyor musun?''

''Duyuyorum.'' Genç kadın aynı şekilde arkadaşına karşılık verip, başının tepesinde topladığı saçlarının ıslanmasını sağladığında sırıttı. ''Eğer Zeus ile ilgili konuşacaksak, cevap vermek istemiyorum.''

''Tamam, tamam daha fazla aranızdaki 'tuhaf' durumdan bahsetmeyeceğim.'' Dedi Bella, elleriyle tırnak işareti yapıp tuhaf kısmını vurgulayarak. ''Fakat itiraf etmeliyim, Zeus'un üstüne titremesini izlemek oldukça keyifli.''

''Bella!''

''İyi, tamam ağzım mühürlü.'' Genç tanrıça kollarını göğsünde kavuşturup, ona yan gözlerle baktı. ''Eğlence düşmanı.''

Slyvia ona tekrar su sıçrattı.

''Söyleyene bak, tanrıça olan sensin. Bana sataşmak dışında anlatacağın çılgın şeylerin yok mu?''

''Aslında var. Buna bayılacaksın.'' Bella yüzünün önüne düşen ince kızıl saç tutamlarını geriye ittirerek, yüzüne genellikle çok istediği bir şeyi gerçekleştirdiği zaman takındığı o nadir gülümselerinden birini yerleştirdi. ''Kazı esnasında beni ve diğerlerini vuran pisliğin adını hatırlıyor musun?''

Olimpos'taki AnahtarWhere stories live. Discover now