-3-

2.3K 319 174
                                    

Gwen Slyvia^^

BÖLÜM 3

''Ve bu beni neden ilgilendiriyor?''

''Çünkü birilerini bulma konusunda oldukça iyisin.''

''Oradan bakınca K-9 köpeğine mi benziyorum.'' dedi Zeus çatırdayan bir sesle.

''Lütfen Zeus, bunu başka kimden isteyebilirim bilmiyorum. Yardımına ihtiyacım var.''

Zeus burnunun başladığı yeri tutarak derin bir nefes aldı ve sakin kalabilmek için içinden ona kadar saydı. Bu kadına yalnızca bir kere yardım etmişti ve bunu sadece çıkar ilişkisine dayanarak yapmıştı. Ra yardımının karşılığını daha yeni ödemeye başlarken, ondan ikinci bir istekte bulanabildiğine göre ya karşılığını ödeyebilmenin iyi bir yolunu bulmuştu ya da gerçekten de çaresizdi. Düşüncelerini test etmeye karar vererek sorusunu yöneltti.

''Yardım edersem bu sefer bana nasıl bir ödemede bulunacaksın? Elinde tacirler dışında beni etkileyebileceğin çok bir şey yok Küçük Kızıl ve bu konuyla zaten eşin ilgileniyor.''

''Sana ödemenin bir yolunu bulabilirim.'' dedi Bella kendinden emin bir sesle. Çenesini kararlıkla kaldırarak, bakışlarına karşılık verirken Zeus duruşunun arkasında yatan tedirginliği görebiliyordu.

Ra ile vakit geçirmesinden bu yana kadının hareketleri, konuşması hatta kıyafetleri bile değişmiş, daha zarif ve sofistike bir hale gelmişti. Bir faniye göre tanrıça rolüne fazla iyi bir şekilde adapte olmuştu, sanki hayatı boyunca beklediği an buydu, bunun için yaratılmıştı.

Belki de gerçekten öyleydi, tanışmaları, Bella'nın Duat'ta gözlerini açması ve sonrasında yaşananlara tesadüf diyebilmek imkânsızdı. Her şey kurulu bir saat gibi ilerlemişti. Ra ve Bella arasında yaşananlar basit bir tesadüften daha fazlasıydı, bunu karşılaştıkları herkese hissettiriyorlardı.

Aralarındaki sessizliğinin uzadığını fark ederek boğazını temizledi ve olayla ilgilenmek istemediği halde kelimelerin dudaklarında şekillenmesine engel olamayarak başka bir soru daha sordu.

''Kayıp olduğunu düşündüren nedir? Birkaç günlüğüne kafasını dağıtmak için tatile gitmiş olamaz mı?''

''Öldüğümü düşünürken mi?'' Bella'nın ağzı ince bir çizgi alana dek gerildi ve gri bulutlara benzeyen irisleri bir kez daha endişeyle karardı. ''Onu görebilmek için bir hafta önce evine gittim. Sadece nasıl olduğunu görüp çıkacaktım ama evi... Giriş kısmında sanki ufak bir arbede yaşanmıştı. Önce onu en son gördüğümde de evi dağınık olduğu için üstünde çok takılı kalmadım ve evden ayrıldım. Ancak sonraki birkaç gün boyunca Slyvia'ya ait ortalıkta hiçbir iz göremedim. Ufak bir ihtimal de olsa az önce dediğin gibi bavullarına baktım, hepsini yerinde bulunca bu sefer amcasına gittiğini düşündüm, oraya da gittim fakat— fakat, onun nerede olduğunu gösterir hiçbir iz bulamıyorum Zeus. Lütfen, bana yardım etmene ihtiyacım var. Başına bir şey gelmiş olabilmesinden korkuyorum.''

''Sana yardım etmek isteyecek bir eşin varken neden ben?''

Bella sorusunu cevaplamadan önce kısa bir süreliğine yüzüne baktı, ardından iç çekerek omuzlarını indirdi ve odasını kaplayan kocaman pencerelerden birinin önünde dikilerek geceyi aydınlatan Ay'a baktı.

''Katilimi bulabilmek için senin yanına gitti.''

Kolları ince belini sararken, başını hafifçe ona doğru döndürüp kızıl buklelerinin arasından baktı. Ay ışığı kadını yumuşak, gümüşi bir ışıkla tenini ekstra ipeksi bir örtü gibi sarmış, sanki ulaşılması imkânsız güzellikteki bir rüyaya dönüştürmüştü. Giydiği gösterişten uzak, sade kıyafet boyundan çapraz bağlamalı, beline tam oturan ve sonrasında su gibi dökülerek hatlarından kayıp giden beyaz, şifondan yapılma ince bir elbiseydi. Uzun zarif küpeler ile kollarının boğumlarına taktığı altın takılar kendi panteonuna özgü desenler ve hiyerogliflerle süslenmişti ve son detay olarak, gözlerine çektiği ince siyah sürmeyle tam anlamıyla Mısır'ın Baş Tanrıçasına dönüşmüştü. Ten rengi onlarla aynı olsun ya da olmasın, Bella onlardan biriydi.

Olimpos'taki AnahtarWhere stories live. Discover now