-26-

1K 133 107
                                    

Kendi çizimim olan Zeus^

Bugün tatlı bir okuyucumun doğum günüymüş, buradan doğum gününü kutluyor ve sıkıca sarılıyorum kendisine. Doğum günün kutlu olsun minnoş, yeni yaşın sana bol mutluluk, sağlık ve en önemlisi huzur getirsin. ❤️

Bu bölümde Zeus'un lanetini nasıl aldığını görüyoruz :') Dipnot, bu bölüm yoğun ve detaylı şiddet ögeleri barındırmakta.

Ayrıca bölüm sonunda karakter çizimlerim var, belki bakmak istersiniz ;)

BÖLÜM 26

M.Ö Titanların Devri

İkinci Kısım

Mısır panteonuyla hala süre gelen savaş yüzünden, Kronos askerlerinin morallerini yüksek tutmak adına üç gün süren bir ziyafet düzenlemişti.

Bu gün ziyafetin son günüydü. Uzun bir masa kurulmuştu, Kronos masanın başında oturuyordu. Çevresinde, güvendiği generalleri ve tabi ki, eşi Rhea durmaktaydı. Generallerden sonra kardeşleriyle kendisi vardı. Karşılıklı olacak şekilde oturmuşlardı, sağında ve solunda Demeter ile Hades dururken, karşısında Hestia, Hera ve Poseidon oturmaktaydı.

Demeter ve Hestia karşılıklı sessiz bir sohbetin içindeydi, Hades aralarındaki konuşmayı yorumsuz bir şekilde dinlerken, Poseidon ve Hera, tıpkı onun gibi kendi sessiz dünyalarına gömülmüştü. Öte yandan Kronos'un ve generallerinin tok kahkahaları geniş salonda, kendi düşüncelerini duymasına mani olacak derecede yankı yaratıyordu.

Circe, Kronos'un kucağındaydı. Bedeni pek çok altın, mücevher ve pahalı ipeklerle süslenmişti, Kronos bir nevi güzelliğini daha çok vurgulamak istercesine onu baştan aşağı kuşatmışa benziyordu. Sanki Circe böbürleneceği bir hazineydi, Rhea sesini çıkarmasa da, karanlık bakışlarından onunda bu durumdan ne kadar haz almadığını ve kadını oracıkta öldürmek istediğini, odada onunla birlikte gözü olan herkes rahatlıkla görebiliyordu.

Ama yapamazdı. Kronos'un gazabı fazla yıkıcı ve göz korkutucuydu, üstelik bu aralarındaki ilişkinin ikiye bölünmesi demekti. Bu panteonu da ortadan ikiye böleceği gibi, onları bariz bir şekilde zayıflatacaktı. Güç, bu tarz konularda daha ön planda olduğundan Rhea bu riski alan taraf olmak istemiyordu.

Lakin Zeus daha ne kadar bu manzaraya katlanabileceğini bilmiyordu.

Kronos'un eli, kadının elbisenin yırtmacından gözüken pürüzsüz kalçasını okşarken, halinden oldukça memnundu. Dudakları arada bir, kadınınkileri vahşice örtüyor, elleri memelerinden birini avuçlayıp sıkıyor, keyfinin dilediği gibi oynuyordu.

Circe yüzünde profesyonel bir gülümsemeyle olan bitene karşı yerinde tepkiler verse de, Zeus beden dilini okuyacak kadar kadını yakından tanıyordu. Bedeni normalden daha dik, omuzları ise gergindi. Teninin içinden çıkmak ister gibi arada bir elleri yumruk şeklini alıyor, fakat sonra ne yaptığını fark ederek onları meşgul tutabilmek için Kronos'a ikramlarda bulunmaya devam ediyordu.

Zeus çenesini o kadar sıkı kastı ki, dişlerinin kırılacağını zannetti. Bakışlarını güçte olsa çevirmeyi başardığında, Hera'nın buz kesen bakışlarıyla göz göze geldi. Mavi gözlerinin rengi öylesine açılmıştı ki, kış ayında donmuş su kütlelerini andırıyordu.

Kendini topla. Dedi tanrıça, zihnine fısıldayarak.

Zeus cevap vermek yerine önünde duran ete çatalını saplayıp, büyük bir lokmayı ağzına attı.

''Circe,'' Kronos'un gür sesi, hepsinin dikkatini çekecek şekilde salonda yankılandı. Onlarca baş, kendisinkiyle birlikte yeniden Kronos'a çevrildi. ''Generallerimize savaşı nasıl kazanacağımıza dair görülerinden bahset. Askerlerimizin de biraz motivasyona ihtiyacı var, sözlerinle onları cesaretlendir.'' Dedi Kronos, kadının saçlarından bir kısmını kulağının arkasına sıkıştırıp, boynunu öptü. Zeus tutmakta olduğu çatalı büktü.

Olimpos'taki AnahtarWhere stories live. Discover now