13| kaburga acısı

3K 215 67
                                    


Bazen acının nereden geleceğini bilmezsiniz. Dilsizdirler. Sezemezsiniz. En mutlu hissettiğiniz anlarda kapınızı çalar ve mutluluğunuza bir çelme takar. Düşen siz olursunuz. Bazen ise acıyı göz bebeğinden tanırsınız. O ihtimal hep vardır sizin için. Yarayı nereden alacağınızı iyi bilirsiniz, çünkü beklersiniz. İçten içe oradan yaralanacağınızın idrakindesinizdir. Sahi, hangisi daha acı verici? Sürekli diken üzerinde bir yaşam yaşam mıdır? Acılar beklediğiniz anda mı daha çok can yakar, yoksa beklemediğiniz o ahvalde mi?

Ömer Muaz'ı seviyorum. Bu inkar edemeyeceğim bir gerçeklik. Onun gözlerindeki merhameti, ellerindeki şefkati, sözlerindeki inceliği seviyorum. Üzerime titreyen halleri de daima kalbimi okşuyor ama onu tamamlayamadığım, belki de onun istediği gibi biri olamamam beni düşüncelere sevk ediyor. Ömer Muaz her şeye rağmen önüne umutla bakan biri, benim gibi değil. İnançları onu ayakta tutuyor. Temeli sağlam, fikirleri güçlü. Beni de güçlü biri yapmaya çalışıyor.

Oysa ben... ayağına takılan ilk çelmede kabuğuma çekilirim, sessizleşirim. Derdimi kolay kolay dökmem görülmediği müddetçe. Muaz'a her şeyi anlatabileceğimi biliyorum, arkadaşım ya bir yandan da o benim. Anlatırım ona, beni dinler.

Muaz, bu akşam bir hayli yorgundu. Yemek yedikten ve ibadetlerini yaptıktan sonra dinlenmek için odaya geçmişti. Ben ise Muaz'ın geçen günlerde aldığı kitabı okumaya niyetlenmiş ama artan baş ağrımla birlikte geri yerine bırakmıştım. Muaz'ın gelmeyeceğini anlayınca koltuğa uzandım. Cenin pozisyonu alırken gözlerimi kapattım.

İçimdeki eksik duyguyu kapatamıyordum. Ben bir hikâye karakteri olsaydım beni yazan da aynı boşluğu hisseder miydi? Kalemiyle yaşamıma dokunurken acılarımı anlayabilir miydi? Ömer Muaz'a karşı dolup taşan hislerimin yanı sıra Menekşe'nin içini de kaleminden taşanlarla doldurur muydu?

Salavatlar çekerek uyumaya çalıştım. En sonunda kalbimi sıkan hislerle ayaklandım ve Ömer Muaz'ın yanına koştum tabiri caizse. Odanın ışığı kısıktı. Yanına kıvrıldım. Yüzü bile huzur verdi. Kavisli kaşlarına parmak ucumu değdirdim. İçli bir nefes çekerken ona karşı biriken çocuksu muhtaçlığımın ne zamana kadar beni idare edeceğini bilememenin kesif acısındaydım.

Sağ kolu üzerine yaslanmışken ve bacakları kendine çekikken nasıl da yetişkin hâlinden uzaktı. Savunmasız... kaşlarının çatıklığında beliren huzursuzluğu yalnızca onun huzurunu kaçırmıyordu. Alnında biriken ufak ter tanelerini gördüğümde uzanıp sildim. Alnına bir buse kondurdum ve ben de küçük bir çocuk gibi kolunun altına sığındım.

MenevişTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang