18| güneşle gelen umut

3.1K 196 87
                                    


Bilmiyorum neden insan hakim olamaz duygularına? Herkes olgunlukla kalkabilir mi her şeyin altından? Kalkmak zorunda mı? Bir insan olduğu yerde sayamaz mı, buna hakkı yok mu? Hep ilerlemek, hep güzel günler mi yaşamak zorunda? Acı denen şeye de zaman verilmesi gerekmez mi? Aksi takdirde insan nasıl gelir kendine? Sindirmek, acıyı geçene kadar sindirmek -değil bastırmak, geçene kadar yaşamak- gerek.

Öyle söylemişti Hacer teyze. Bastırma, demişti. Bastırma, yaşa. Göğsüne bastırdıkça, soluduğun odur sonra.

Belki de Muaz kaç gündür bastırıyordu kendini. Göğsüne dokundukça bastırıyor, içinin en derinlerine gönderiyordu onu. O yüzden şimdi benimle birlikte ağlamışlığına sarılmak istedim. Onu da sarmak, acılarımızı susturmak, geçecek demek istedim. Geçmeli.

Şimdi elimden gelmiyor ama bir gün gelmeli, demek istedim.

Uyandığımda başım göğsüne yaslıydı. Sırtımı engin kollarıyla sarmış, çenesini başıma yaslamış, bütün merhametiyle kuşatmış bizi. Sıcacık yapmış. Hiç kırılmamışız, yanmamışız kaç gündür. Hep böyle uyanırmışız.

Yavaşça ayrıldım bedeninden. Üzerini örttüm. Soğuktu evin içi. Sızlayan ellerimi yer yatağının üzerine yasladım ve doğruldum hafifçe. Arkamdaki yastığa yaslanırken gözlerimi kapayıp saçlarımı geriye attım. Yanımda hareketlenen Muaz, gözlerini açmadan başını karnıma yasladı. Yüzüne baktım, uyuyordu hâlâ. Elimin birini uyuyor olmasını göz önünde bulundurarak sırtına koydum ve tavanı izledim. Yatağın içine kaydım çok hafif. Şimdi böyle sığınmışken bana, nasıl da masum ve savunmasızdı. Benimle birlikte hiç utanmadan ağlarken, öperken alnımı, okşarken saçlarımı bana akan bir pınar vardı onda.

Düzenli nefes alış verişlerini duydukça gerçekten uyuduğunu düşündüm. Elimi saçlarına çıkartıp haftalardır dokunmadığım saçlarına dokundum. Bir süre sonra uyandı o da zaten. Sırtını dönmüşken bana, biraz kendine zaman tanıdı ve eğildi. Ellerini saçlarından geçirdi ve bekledi öyle. Ben de onun tarafına döndüm ve gördüğüm kadarıyla kararmış gökyüzünü izledim yer yatağından. Odaya dolan ışık huzmeleri eşyaları kolaylıkla görmemi sağlıyordu, tam anlamıyla akşam sayılmazdı.

Muaz yandan bir bakış attı bana. Karın boşluğuma kaydırdı bedenini ve elleri yüzüme uzanırken sakin haleti ruhaniyesiyle süzdü hâlimi. Elinin sırtı yanağımda dolaştı sanki biliyorum der gibi. Az önce sen beni ufacık sevdin, ben gördüm gibi.

Saklıyorsun ama sen de silemedin gönlünden beni.

Üzerime eğilip yanağıma hafif bir buse bıraktı. Saçlarımı omzuma dağıttı ve kolumu okşadı aşağı yukarı. İç çekip artık ondan çekinmeden yaptığım gibi yüzünü izledim. Gülümsedi içinden gelmese de. Nereden anladın demeyin bana. Gözleri gülmüyor, sıkıntılı sıkıntılı tebessüm ediyor.

Menekşe ben de çok yandım der gibi.

Zaten daha yeni kurudu yanakları. Uyku sadece gizledi.

MenevişNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ