26| gazete kağıdı

1.7K 120 85
                                    


Saçlarım göğsünde dağılırken, iç çekişlerim bir derin sessizliğe gömüldüğünde orada öylece üzüntüden uyumuşum. Bazen yapacağınız başka bir şey kalmaz. Sanarsınız ki uyumak yalnızca, yaraları saran onları susturan bir sığınak. Yıkılan hayallerin enkazından ayağa kalkıp geçmek bir başka odaya... Uyumak şimdi kırılan kollarımı tutmalı. Beni dinginleştirmeli ve hafifletmeli.

Muaz'ın bedenimi kucaklayıp yatağa yatırdığını hayal meyal hatırlıyorum. O kadar ağladım ki sessiz sessiz, Muaz da çare olamadı. Bedenimi taşıyan göğsü her iç çekişimde yükseldi. Esefli nefeslerle doldu ciğeri. Beni de katran karası bir sis sardı. Oysaki dimdiktim hani. Dedim ben. Allah dilerse olur. O'na zor olan bir şey yoktur.

Şimdi böylesine perişan hissetmemin sebebi ne tam olarak? Bunu yine heves etmeden önce böyle öğrenseydim bu kadar üzülebilir miydim? Oysa çok heyecanlıydım. Sabah kahvaltıda Muaz bile sormuştu sebebini. Yanaklarıma masumane buseler kondurmuş ve etrafında dolanıp duran beni sakinleştirmişti. Neşemin bile ona sirayet ettiğini hissetmiştim randevu öncesi.

Akşam eve bir müjde ile dönecektik. Öyle hissetmiştim. Çok umutlanmıştım.

Şimdi öylesi bir düş kırıklığı idi ki üstelik doktorun söylediklerinden sonra, kendime gelemiyorum. Biraz sakinleşmeliyim. Akıllı uslu düşünmeye ve ne yapacağıma karar vermeye ihtiyacım var.

Bir tanesi kursağımda kaldı diye, bütün ümitlerimi çöpe atmayacağım.

Böyle düşünmüyordum ben, ta ki Ömer Muaz beni uyandırıp benimle konuşana kadar.

Saçlarımın yüzümden çekildiğini hissettim. Gözlerimi aralarken yüzüm istemsizce buruştu. Elimi yüzüme kapattım ve yorganı üzerime çektim. "Meneviş," dedi Muaz. "Bak kaç saattir uyuyorsun ya da içten içe kendini bitiriyorsun. Uyan da konuşalım seninle."

"İstemiyorum," dedim mırıldanarak. Elimi yüzümden çekti. Yorganı da çekmek isteyince "Üşüyorum, çekme lütfen," dedim. Sesim boğuk boğuktu. Gözlerim sızlıyor, boğazımda acı bir tat kendini belli ediyordu.

"Öyle mi?" dedi birden. Yorganı omzuma bıraktı. Gözlerimi yeniden açtığımda sırtını yatağa yaslamış ve tavana bakıyordu. Hep mütebessim yüzü ifadesiz duruyordu şimdi. Biraz daha baksam gözlerinden anlardım belki.

Bu hâli içime hayli dokununca ona doğru yaklaştım. "Üşüdüm," dedim yeniden. Bana bakıp kolunu uzattı. "Gel gelinciğim."

Başımı koluna yaslayıp ellerimizi aramıza bıraktım. Tek elimi aldı ve karnına koydu. Elimin üzerine elini bastırdı. "Harap ettin kendini," dedi fısıltıyla. Alnıma dudaklarını bastırdı. Gözlerimi kapatıp kendimi onun sakin kuytusuna bıraktım.

"Bu sefer çok istedim," dedim. "Öncekiler gibi değildi. Ben de istedim anlıyor musun? Gerçekten öyleymiş gibi hissettim."

"Demek sabah o yüzden o kadar neşeliydin. Gerçi hep öylesin ama farklı geldin işte."

Başımı göğsüne bastırdım. Yanağım göğsünde kaldı. Üzerimizi örtüp bizi sakladı.

"Ben hiç böyle hissetmemiştim. Heveslendim. Sonra da zaten..." Sesim sonlara doğru kısıldı.

MenevişTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon