15| kış kahrı

2.6K 214 58
                                    


Yol boyunca içim kanadı, gözlerimde parlayıp durdu iki kişiyle geldiğim şehirden yapayalnız ayrılıyor oluşum. Mesele yalnız olmak da değil, benimkisi onun buna göz yumuyor oluşu ve beni bırakması. Aramıza yollar girmedi yalnızca. Aramıza beni bir duvar gibi dururken karşımda, hiç zorlanmadan kırışı, gözden çıkarışı girdi. Bu kadar kolay olmamalı ayrılık.

Başımı otobüsün camına yasladım. O kadar ağladım ki iki durak sonra otobüse binen ve yanımı boş bilip oturan yaşlı kadın iyi olup olmadığımı sordu. Başımı sallayabildim sadece ve alakamı kestim kendisiyle. Kendime bile katlanamıyordum o anda. Bir başkasının hakkımda fikri dahi olmazken tesellisini veyahut öğütlerini dinleyecek vaziyette değildim.

Beni terminalde Muaz'ın babası karşıladı. Pek konuşmadık. Sorduğu bir iki soruya bile dayanamayıp ağlamaktan korktum. Nasıl olsa kendi evimde ağlardım diyordum ama yine olmadı. Ailesinin evine gittik. Hacer teyze "Üşümüşsün," diyerek sarıldı bana. Oğlunu sordu. "İyi," dedim kısıkça. İyidir herhalde.

En zorlandığım anlardan yalnızca biri ise onun yatağında uyumak oldu. Valizimi bile açmaya gerek görmeden bütün yorgunluğumla soğuk yatağın içine kaydım. Başımı hangi tarafa koyduysam o koktu, ciğerlerime doldu, yaş oldu, yara oldu. Yolun yorgunluğuyla Hacer teyzeyi bile dinleyemedim. Gözlerimin içine batan onun verdiği acıyı uykum bile bastıramadı. Huzursuz, sık sık ağlayarak uyandığım uykular gecelerimi siyaha boyadı.

Ama alıştım, hissizleştim zamanla. Gelmeyişinin üzerinden geçen elli yedinci günde anladım bunu.

O gelmedi belki ama onun yokluğunda başıma gelmeyen kalmadı.

İlk hafta kendimi bastırdıkça bastırdım. Zaten ailesinin yanında ağlayamıyordum. Kış olduğu için de sürekli evdeydik. Evin işlerine yardımcı oluyordum ama bir süre sonra da kendi yalnızlığımın ipini elime almam gerektiğinin farkındaydım.

Hacer teyze sürekli sorular soruyor, beni köşeye sıkıştırdıkça sıkıştırıyordu. Onu tatmin edecek cevaplar istiyordu benden ama anlamıyordu, görmüyordu hâlimi. Kimse görmek istemiyordu. Bu anlarda keşke diyordum -ama bilmiyorum Rabbi gücendiriyor muyum- keşke nine ölmeseydin de beni kimsenin insafına bırakmasaydın, beni bu insanların arasına koymasaydın. Sıcak dizin yeterdi bana. Bir tas çorba yeterdi. Saçlarımı okşaman yeterdi, inan.

Akşam yemeklerinden sonra ailesinin ne diyeceğini önemseyemezken kendimi odaya kapatıyordum. Babasının gözlerinde onu görmekten, annesinin onun çocukluğuna dair anılar anlatışından ziyadesiyle yorulmuştum. Sonra geceleri ağlamaktan uyuyamıyor, bir kör kuyuda sabaha kadar geceyi zehrediyordum.

MenevişWhere stories live. Discover now