17| kalbin darağacı

3K 223 116
                                    


Muaz'ın açtığı kapıdan içeri girdim. Ayakkabılarımı çıkarırken o da kapıyı kapattı. Kabanımın kuşağına uzanacaktım ki parmağının tekini çengel gibi takıp kabanın kuşağını geçirdiğim kısımdan tuttu ve beni kendine çekti. Kuşağı geri bağladı usulca. "Üşürsün şimdi, sobayı yakayım. Öyle çıkart," dedi. Başım çenesine geliyordu. Başımı salladım sakince. Büyük avuçları yanaklarımı tuttu. Yüzüm avuçlarında kayboldu. Ağlamışlığım ellerinde ufalandı. Yaklaşıp iki yanağımı da buseleriyle sevindirdi. Kuşağımı sıktım yanaklarımı ısıtırken. Oyalanacak bir şeyler aradım. Bakışlarımı kaçırma isteği duyduğum bize ait o anda, en sonunda Ömer Muaz'ın montuna tutundum.

"Gidebilir miyim?" dedim fısıltıyla. "Üşüdüm biraz."

"Affedersin," dedi ellerini yanaklarımdan indirip. Aramızda hâlâ aşılmamış meseleler vardı, dağ olmuştu. "Sadece," yutkundu. "özlem gidermeye çalışıyordum."

Elini koluma koyup aşağı yukarı sıvazladı cevap vermediğimde. "Sen git, ben de bir kucak odun alıp geleyim."

"Tamam."

Ellerimi ovuşturarak soğuk kilimin üzerinde yürüdüm. Sobanın yanına vardığımda ayakta bekledim bir süre.

Muaz geldiğinde yüzünü seyrettim. Onu izlediğimi görünce önce hafifçe gülümsedi, ardından bakışlarını uzaklaştırdı. Dişlerini sıkarak bir dizini yere koydu ve sobayı birkaç çıra ve odunla tutuşturmayı başardı. Ben de sobanın yanına çöküp onu izlemeye devam ettim. Az önce çok özel bir an yaşamamışız gibi, ben hep onu izlermişim gibi, küsmemişiz gibi.

Muaz, "Ellerini uzat," deyince daldığım yerden sıyrıldım. Sobanın sıcaklığını işaret etti. Ellerimi ateşin sıcaklığına uzattım. Muaz'ın gözleri ellerimin üzerindeki yaralara değdiğinde utanıp ellerimi kucağıma çektim.

Kucağıma uzandı ve ellerimi çekip kurtardı benden. Başını eğip ellerimin üzerini öptü. "Öpme," dedim ağlayacakken. "Neden?" dedi dolan gözlerime bakarken. "Çok kirliler, eskisi gibi güzel değil ellerim."

"Ne olacak ki?" dedi kaşları mahzunlukla eğilmişken.

MenevişWhere stories live. Discover now