Bölüm 12

3 1 0
                                    

İki kişi mi, şimdi ben kiminle oynayacağım? İkinci oyuna geldiğimde oyunun iki kişilik olduğunu öğrendim ama çevremde kimse yoktu. Oyunun kurallarını tekrar okudum.

Sayın oyuncu, bu oyun iki kişiliktir. Dönme makinesine binip kırmızı düğmeye başmalısınız. Makine tam 10 tur dönecek. Hiç düşmeden denge tahtasından geçmeli ve yüksek miktar yazan bayrağı kapmalısınız. Lütfen kemerinizi takmayı unutmayınız.

Oyunun sonunda yere saplanmış iki bayrak vardı. Bir tanesinde 200 diğerinde ise 100 yazıyordu. Etrafıma baktığım da hiç kimse yoktu. Acaba başka bir oyun bulmaya mı gitsem, nasıl bulacağım ki. En iyisi bekliyim belki birisi gelir. Yere oturup 15 dakika boyunca birisinin gelmesini bekledim. Konservemden biraz yemek istiyordum ancak bir konservem olduğunu düşünürsek şuan yemesem daha iyi olur. Bir dakika kim o?

-Atakan...

Ayağa kalkarak Atakan diye bağırdım. Atakan bana doğru gelmeye başlayınca durdum.

Atakan: Bir şey mi oldu?

-Oyun iki kişilik benimle oynar mısın?

Atakan ilk önce oyuna baktı sonrada kuralları okudu.

-Tamam olur.

Harika diye mırıldanarak kendi yerime oturdum ve kemerimi bağladım. O da kendi yerine oturup kemerini bağladı. Düğme kırmızı renkteydi. Beyaz bir direğin üzerindeydi. Boyu göğsüme kadar geliyordu.

-Hazır mısın?

-Hazırım. İyi şanslar.

Her zamanki gibi kibar ve sessiz.

-Sana da.

Derin bir nefes alıp verip üçten geriye doğru sayıp bastım. Makine ilk üç turu yavaşça döndü sonra git gide daha da hızlandı. Çok etkilenmemek umuduyla gözlerimi kapattım. Dönme bittiğinde gözlerimi açtım. Gözlerimi açar açmaz midemin bulandığını hissettim. Yemek yemediğim için midem bulanmıştı. Kusmamak için ağzımı kapattım ve bakışlarımı bir yere odakladım. Atakan'ın hareketlendiğini hissedince hızlıca kemerimi çıkarttım. Ayağa kalkınca biraz zorlandım ama hemen kendimi topladım. Atakan denge tahtasından düşüp geri geldi. Daha sonra ikimiz de tekrar düştük. Bu sefer aynı anda başladık. Hızlıca denge tahtasında koştum. Atakan 200 yazılı bayrağı aldı bende iki adım uzağımdaki bayrağa uzanıp onu aldım. Atakan utangaç bir şekilde gülümsedi ama bir şey söylemedi. Bende gülümseyerek tebrikler dedim. 100 tl bile olsa en azından para kazandım. Diğer oyunlarda umarım daha fazla kazanırım. Midemin bulanmasıyla karnımı tuttum.

Atakan: İyi misin?

-İyiyim sadece biraz midem bulandı. Gidip biraz konservemden yicem.

Daha fazla bir şey konuşmadan ayrıldık. Zaten ikimizde sessiz tiplerdendik. Oyun alanının yakınında güzel bir ağacın dibine oturdum. Konservemin yarısını yiyip suyumun da yarısını içtim. Böylece her şeyden yarım yiyeceğim kalmıştı. Yemeğimi yedikten hemen sonra kalkıp yoluma devam ettim. Oyun bulmak için etrafıma bakıp duruyordum ama göremedim. Tam o an çok güzel bir çeşme gördüm. Hemen dört adım yanında bir ağaç vardı. Sanki bizim dinlenmemiz için özel yapılmış gibiydi. Su mataramdaki su yarısında ayrıca elimi yüzümü yıkamakta iyi gelebilir. Etrafıma baktım. Kimseyi göremeyince seke seke çeşmeye doğru ilerledim. Çeşmeye vardığımda birden bire saatim kırmızı ışıkla uyarı diye çalmaya başladı. Sonra da mesaj geldi.

-Ne, ne oluyor? Lütfen kötü bir şey olmasın.

Kalbim çok hızlı çarparken lütfen kötü bir şey olmasın diye mırıldanarak mesajı açtım.

Mesaj: Sevgili oyuncu ceza bölgesinde bulunuyorsunuz. Artık cezalısınız. Bir saat boyunca çeşmenin 1 metre uzağına gidemezsiniz.

-Ya... diyerek ayağımı yere vurdum. Bir saat oldukça uzun bir süre. Bir oyun bile oynasam kar kardır. Dudaklarımı büzerek ağacın dibine gidip oturdum. Cezaların olduğunu biliyordum üstelik burası tam olarak bizim için yapılmış gibiydi. Gerçekten de bizim dinlenmemiz için yapılmış. Saat şuan 10:17 geçiyor. Dizlerimi kendime çekip kafamı dizlerime yasladım ve gözlerimi kapattım. Sesleri dinlemeye çalışıyordum ancak hiç ses yoktu. Hayvan sesi bile yoktu. Gerçi burada hayvan yoktur yani büyük ihtimalle. Tam uyuyakalmak üzereydim ki adım sesleri duydum. Karşımda Rüzgar duruyordu ancak bana yakın değildi.

-Ecem... Uyuduğunu zannetmiştim diyerek bana doğru bir adım attı. Dur diye bağırarak elimi kaldırdım. Mesaj sesi gelecek mi diye bekledim ama gelmedi.

-Ben cezalıyım. Çeşmeye geldiğim için 1 saat buradan ayrılamam.

Saate baktım sadece 35 dakika geçmiş. Rüzgar iki adım geriledi.

-Beni uyardığın için sağ ol. Mataramı doldurabilir misin?

-Elbette ama lütfen düzgün at tutamayabilirim.

Rüzgar bu dediğime güldü. Kafasıyla onaylayıp çantasından bir tane matara çıkardı. Sonrada benim tutabileceğim şekilde bana attı. Suyunu doldurup aynı şekilde ona attım.

-O zaman görüşürüz. Teşekkür ederim ikisi içinde.

-Önemli değil.

Rüzgar uzaklaşırken bende kendi mataramı çıkardım. Biraz su içip mataramı doldurdum. Elimi yüzümü yıkayıp eski yerime döndüm. Sürem bittiğinde tekrar elimi yüzümü yıkayıp oradan uzaklaştım. Hızlıca bir oyun bulup o bir saati telafi etmeliyim. Zaten oturmak açlığı daha çok hissetmeme sebep olmuştu. Ben her zaman açlığa karşı dayanıklı bir insan olmuştum özellikle ufak tefek atıştırmalıklar olduğu zaman. Bu özelliğimi seviyordum ancak şuan gerçekten de minnettarım. Tek yapmam gereken kafamı meşgul edecek bir şey bulmak. Güneşli havadan dolayı terlediğim için ceketimi çıkartıp çantama koydum.

PARA AVIWhere stories live. Discover now