Bölüm 30

4 1 0
                                    

-O öyle mi yapılıyordu ya?

Çisil Kadir'in  kule yapışını gözlerini ayırmadan izliyordu.

Ateş: Çisil sen çalışmadın mı?

Çisil: Kadir ile beraber çalıştık. Hatta süre bile tuttuk.

Ateş kafasıyla onayladı biz de oyunu izlemeye devam ettik. Mete atış yapmaya çalışıyordu. Aklım karışmış şekilde ona baktım.

Çisil: 15 dakika sürdü. Ben de bu sürede yapsam size 45 dakika kalır. İyi değil mi?

-Bilmem ki... Bence yeter. Bu arada neden değirmeni Orkun çevirmiyor? Yanlış hatırlamıyorsam o besyo okuyordu.

Rüzgar: Mete çocukluğundan beridir yüzüyormuş. Kol ve bacak kasları güçlüdür. 

Ateş: Yine de bilemedim. Denediler mi?

Rüzgar: İkisi de yapabiliyor ama tabi senin kadar hızlı değil.

Buse arka tarafta ısınma hareketleri yapıyordu. Batu ise elindeki bir taşla atış alıştırması yapıyordu. Maalesef Rüzgar alıştırma yapamadığı için biraz gergindi. Ancak ben yapabileceğine inanıyorum.  Her şey devam ederken sıra değirmene gelmişti. Mete büyük değirmeni çevirmeye çalıştı ama gücü tam yetmemişti. Ancak birkaç denemeden sonra hızla çevirmeye başladı. Tahtaların olduğu kutu yavaş yavaş açılmaya başladı. Bir ara hızlandı sonra tekrar yavaşladı. Kapak tam ortadaki çizgiyi geçmiş olacak ki  Atakan koşup ilk tahtayı aldı.

Ateş: 10 dakika kaldı. Hadi Atakan...

Rüzgar: Sen yaparsın Atakan. Hadi Mete...

Mete tekrar hızlanmıştı ama uzaktan bile yorulduğunu görebiliyordum. Bileğimdeki saate baktım.

-Bekle bir dakika saat 3:30  yani biz kaybedersek 6 gibi mi tekrar deneye bileceğiz?

Buse: 6 mı? O zaman final çizgisine yetişebilir miyiz?

Çisil: Buradan oraya gitmek kaç dakika sürer acaba?

Batu: Gerginlikten bayılacağım şimdi.

Ateş: Sakin olun... Sadece bu oyuna odaklanın. Herkes başarabileceğimize inansın. Unutmayın bu oyunun değeri 25 bin.

25 bin diye mırıldandım. Tam o sırada Atakan bayrağı kaldırdı. Nefesimi tutmuş Mete'ye bakıyordum. Mete lider olduğu için oyunun sonucu onun saatine mesaj olarak geliyordu. Mete sessizce mesajı okudu. Sonra yes be diyerek bağırdı. Kazandık diyerek tekrar bağırdı. onlar kazanmanın sevincini yaşarken biz de onları alkışladık. Onların kazanması bizi de hem mutlu etmiş hem de inancımızı arttırmıştı. Yanlarımıza geldiklerinde onları tebrik ettik. Fulya gözyaşlarını siliyordu. Üçümüzde onun yanına gidip sarıldık. 

-Kaybedeceğiz diye çok korktum.

-Geçti kanka. Artık final çizgisini geçme vakti.

Birkaç dakika sonra eşyalarını alıp yanımızdan ayrıldılar. Biz de birbirimize başarılar dileyip yerimize geçtik. Daha önce ki yaptığım gibi ısınmamı yaptım. Eğer kazanamazsak büyük ihtimalle bu oyundan vazgeçmek zorunda kalacağız. Ellerimi açıp gözlerimi Batu'ya diktim.

-Allah'ım lütfen bu oyunu alnımızın akıyla geçip final çizgine gidebilmeyi bize nasip eyle. Parayı kazanabilmeyi ve hayırlısıyla geleceğim için harcayabilmeyi bana, Çisil'e buradaki herkese nasip et. Amin...

Kaç dakika geçtiğini bilmediğim bir süre sonra Batu başla anlamında elini kaldırdı. Saate bakmak istedim ama sıra bende olduğu için bakmadan kendi görevime başladım.  Merdivenden tırmanırken sürekli kendime kendine güven diye tekrar ettim. Küçüklüğüm de tatilimi köyde yapardım ve ağaçtaki meyveleri toplamak için sürekli tırmanırdım. Bu yüzden yapabileceğime dair hiç şüphem yoktu. Ben yine de yapabilirsin diye tekrar ediyordum. İpi daha önce denediğim gibi geçtim. İlk oynadığımdan daha hızlıydı geçişlerim. Tabi Orkun'dan kopya da çekmiştim. Hızlıca ağın en üstündeki bayrağı alıp aşağıya inerek bayrağı Buse'ye verdim. Buse bayrağı alıp havuzdaki görevine başladı. Ağın ortasına gelip ayaklarımı ağın içine geçirdim.  Bacaklarım ince olduğu için rahat olmuştu. Kaç dakika geçtiğini öğrenmek için saate baktım ama saat donmuştu. Bunu nasıl yaptılar ya... Saat baya akıllı olmalı. Acaba bu saatten satılıyor mudur? Gerçi nerede kullanacağım ki. Aslında satın alabilirim. Sonuçta artık zenginim.  Buse havuzun son kısmına gelmişti. Umarım hiçbir sorun çıkmaz.  Oyun dönerken ben de ormanın derinliklerine baktım. Ağaçların kuru dallarına  gökyüzünün maviliklerine baktım. Çok güzel bir manzara vardı. Oyun alanı ormanın düzlüklerinden oluşmuştu. Bazı oyunlar ise ağaç kesilmeden ayarlanmıştı. Oyunu izlemek çoğu zaman sıkıcı oluyordu ama burada yarışıp para kazanma hayali bizi izlemeye itiyordu. Ayrıca para avı yarışmasının yapımcıları kıyafet ve eşya da satıyorlardı. Kendime gelip oyuna döndüğümde Rüzgar tahtaları yerleştiriyordu. Buse düşmemek için tahtaya sıkıca tutunuyordu. Rüzgar'ın bayrağı direğe taktığını görünce heyecanlandım.  Rüzgar bayrak direğini takınca bağırdım.

-Kazaaaa  Aaa Ateş... Kazandık mıııı?

Ateş: Kazandık. Hem de 55 dakika ile.

Herkes kazandık diye sevinirken ben ağdan nasıl kurtulacağımı bulmaya çalışıyordum. 

-Anaa asılı kaldım. İmdaat...

Çisil: Kanka ne yapıyorsun orada?

-Ne yapayım be kankam  burayı çok sevdim. Biraz kestiricem.

Çisil kahkaha atarken ben hala daha bacaklarımı çıkarmaya çalışıyordum. Bir bacağımı çıkartınca şükür diye mırıldandım. Aşağıya inince Çisil gülerek bana sarıldı.

Çisil: Ağda mahsur kaldın dimi?

Evet diyerek ona sarıldım. Sonra eşyalarımızı alıp final çizgisi için yola koyulduk.




PARA AVIWhere stories live. Discover now