Bölüm 17

6 1 0
                                    

Biz yan odada dinlenirken onlar oyun parkurunu hazırlıyordu. Yarım saate yakın oturduktan sonra ekip bizi çağırdı. Şimdi bugünün en önemli kısmına gelmiştik. Ekipman oyunu... Spor salonuna girdiğimizde her zaman durduğumuz yerde durduk. Çekim başlamadan hemen önce ekip bize kuralları anlattı. Oyun şu şekildeydi: Spor salonunun tam ortasında yan yana iki sepet vardı. Gruptan iki kişi kendi sepetine bağlı olan ipi tutarak sepeti havaya kaldırması gerekiyordu. İki metre ilerisinde arka arkaya üç tane aralıklı çizgi vardı. Uzakta ise top havuzu vardı. Kuralları ise şu şekildeydi: Yarışmacılar sırayla rakip takımın sepetine 1kg top atacaktır. Topu biten top havuzuna giderek sepetini doldurur. Top havuzundaki kişi ise karşı takımın toplarını diğer bölmeye atarak atıcıların toplarla arasındaki mesafeyi arttırmaya, onun topu almasına engel olmaya çalışmalıdır. Havadaki sepeti ilk hangi takım yere değdirilse o takım kaybeder.

Nil Hanım: Herkese merhaba... Grup ekipman yarışmasına hoş geldiniz. Bildiğiniz gibi yarışma üç gün iki gece yapılacak. Bu yüzden bu ekipman oyunu her iki takım için çok önemli. Kazanan takım altı kişilik çadır ve altı tulum kazanacak. Kaybeden takım ise dört kişilik çadır ve dört tulum kazanacak. Kazanan takım kişi başına altı konserve ve iki matara kazanırken kaybeden takım kişi başına dört konserve ve bir matara kazanacak. Kazanan takım dört fener, dört çakı, 2 çakmak, altı yağmurluk ve büyük boy ilk yardım çantası alacak kaybeden ise bu ürünlerin yarısını alacak. Anlayacağınız üzere kaybeden takım düşük imkanlarla yarışmayı idare etmeye çalışmalıdır. Plan yapmanız için beş dakikanız var.

Nil Hanım konuşmasını bitirdikten sonra altımız bir araya geldik, bir çember oluşturduk.

Ateş: İpi tutan kişilerin oldukça güçlü olması gerekiyor. Bu yüzden Rüzgar ve ben ipi tutacağız. Aranızda atışta kötü olan topu uzağa atsın. Peki kim olmak ister?

Ateş bize şöyle bir bakış attıktan sonra bakışları Buse'de durdu. Baskette kötü olduğumu düşünmüyordum bu yüzden atışta yer almak istiyordum.

Ateş: Buse?

Buse: Tamam ben geçerim.

Ateş: Tamam o zaman kararlaştırdık diyerek elini ortaya uzattı. Hepimiz sırayla elimizi koyduk.

Rüzgar: Herkes kurallara dikkat etsin.

Ateş: Üç dediğimde mavi takım diyoruz. 1,2,3... Ma-vi ta-kım.

Oyun alanındaki yerlerimize yerleştik. Önümde Batu arkamda ise Çisil vardı. Önümde duran torbaya baktım, umarım atabilirim. Karşı takımda ipi Mete ve Atakan tutuyordu. Filiz, Kadir ve Orkun atıcı iken Fulya ise topları uzağa atıyordu.

Nil Hanım: Grup ekipman yarışması başlasın.

Siren sesi çalınca Batu atmaya başladı. O kadar da kötü değildi ama oyunun başında olduğumuz için hiç belli olmaz. Bu arada Kadir de fena değildi.

Nil Hanım: Evet oyunumuz başladı. Bu ekipman yarışı çok önemli. Yarışma üç gün iki gece olduğu için rahat bir yarışma geçirmek istiyorlarsa bu oyunu kazanmaları gerekiyor.

Sıra bana gelmişti. Batu torbasının yarısını filan atmıştı. Batu'nun yerine geçtiğim de elim titriyor kalbim çok hızlı atıyordu. Sadece atışıma odaklandım.

Nil Hanım: Orkun'un her atışı isabet ediyor.

Nil Hanımın söylediğiyle daha da stres oldum. Ne söylediğini bile duyamıyor sadece atış yapmaya çalışıyordum. Sadece Çisil'in destek sözlerini duyabiliyordum. Toplarım bitince sepetimi alıp top alanına koştum. Ben oraya gittiğimde Fulya ikinci top alanının yanındaki topu alıyordu. Kurala göre topu top alanının dışına atarsa topu alıp tekrar atması gerekiyor. Neredeyse 20'den fazla top vardı ikinci alanda. Fulya topları ikinci alana atarken bende hızlıca sepetimi doldurup Batu'nun arkasına geçtim. Oyun yaklaşık 25 dakikaya yakın sürmüştü. İyi atış yapmamıza rağmen maalesef ki kaybetmiştik. Orkun her attığını basket yapmış sadece nadiren kaçırmıştı. Ben onunla eşleştiğim için stres yapıp atamamıştım. Oyun bittiğinde kendimi çok kötü hissediyordum. Ateş yanıma gelerek Orkun çok iyiydi stres yapman çok doğal kendini suçlama diyerek bana moral verdi. Kendi binamıza döndükten sonra yemek yiyip direk odaya geçtim. Diğerleri gruplar halinde takılıyordu. Oda da benden başka kimse yoktu. Bireysel yarışmayı izlemek için yorganımın altına girerek sırtımı ranzaya dayadım. Telefon kuralları biraz karışıktı. Kısaca özetleyecek olursak sosyal medya kullanmak ve yarışma hakkında bilgi vermek, ailemizle iletişime geçmek filan yasaktı. Ancak yarışma videolarını izlememizde sakınca yoktu. Para Avcısı yarışmasının web sayfasına girdim. Web sayfasının en başında yarışmacı profilleri yanında kazanç sıralaması vardı. Onların altında ise popüler videolar onun altında ise karışık videolar vardı. Kazanç sıralamasına baktığımda tahmin ettiğim gibi en üstte Ateş vardı. Sıralama şu şekildeydi: Ateş 6000, Batu 5700, Rüzgar 5640, Orkun 5300, Filiz 5250, Mete 4800, Çisil 4670, Ben 4550, Kadir 4530, Atakan 4490, Fulya 3600, Buse 3500 TL kazanmıştı. Popüler videolar kısmına baktığımda benimle Rüzgar'ın arasında geçen olaylarda vardı. Yemek aldığım olayı açıp izledim. İzlediğimde gülümsemeden edemedim çünkü Rüzgar çok yakışıklı gözüküyordu. Ben onu beğensem de bakalım o beni beğenecek mi? Neyse diyerek kafamı salladım. Aklımdaki düşünceleri kovmak için videolara odaklandım. Bir videoda Çisil'i görünce videoyu açtım. Video da Çisil bir tuzağa yakalanıyordu. Tuzakta 100 TL üstü kazanılan en düşük para teslim edilecekti. Çisil hiç oynamadığı için oynadığı ilk oyundan kazandığı 200 TL'yi teslim etti. Neredeyse videoların çoğunu izlemiştim. 

PARA AVIWhere stories live. Discover now