9. Kabus

124 19 156
                                    

Keyifli okumalarrrr 🫶🏻

Oy verip bol bol yorum yapmanız dileği ile...
___________________________________________

İnsan düşer, yenilir, ağlar, kaybeder, ihanete uğrar ama fark eder ki günün sonunda sadece kendisi vardır. Tutunacak bir dalı yoktur, kendine sarılır. Kimsesi yoktur, kendi kendinin herşeyi olur. Kimse yüzüne gülmez, yansımasına tebessüm eder. Herkes bizim yenilmemizi bekler, iyiliğimizi neden düşünsünler ki? Herkese inat gücünü çıkar ortaya. Kimse güçsüz değildir, sadece bunu anlayamayız bazen. Olur ya inanmayız çünkü bizi öyle bir inandırırlar ki kendi kendimizi yalancı çıkarırız. "İyisin" derler sorgulamadan "evet ben iyiyim" deriz. Kendi benliğimiz varken onun bunun lafının toz zerresi kadar değeri olmamalı bizde.

"İnsan, en zor anında yanında birileri olsun isterdi fakat kimse anlamazdı iyi olup olmadığımızı."

Demir Karan (Barlas)

Doktorla olan konuşmamız pek iyi geçmese de istediğim gibi ilerledi diyebilirim. O an belli etmesem de cesareti hoşuma gitmişti.

Aklıma geldikçe güldüğüm bir an vardı. Maskemi çıkartmak amacıyla üzerime atlayıp yere düşmesini asla ama asla unutmayacaktım.

Arven'e görünmeden ondan önce hastaneye gelerek odama çıktım. Biraz oyalandıktan sonra uyumak için yatağıma girdim fakat uyuyamadım. Kendimi zorlasamda olmadı.

Sabahın ilk ışıkları yeryüzüne düşmeye başlasada ben hala uyumamıştım. Yapacak bir şey bulamayınca telefonumdan uygulamaya girerek kameralara bağlandım. Doktor bu saatte uyuduğu için yatak odasını gösteren kameraya girdim.

Yumruk olan ellerini iki yanında serbest bırakmıştı. Salık duran saçları dağılmış, kıyafetleri kıvrılmıştı. Kaşlarının hafifçe çatık halini buradan bile görebilmiştim. Dudaklarını sürekli büzüyordu. Kötü bir rüya görüyor olmalıydı.

Biraz daha izlemeye devam ettim. Yumruk olan elleri açılmış, çatık kaşları normale dönmüştü. Büzdüğü dudakları hafif kıvrım alır gibi olmuştu. Gördüğü rüya değişmişti anlaşılan

Çok geçmeden uygulamayı kapattım ve belki uyuyabilirim diye düşünerek uzandım. Ağırlaşmaya başlayan göz kapaklarım nihayet uykuya teslim olmuştu.

Soğuk. Hemde çok soğuk. Bir canlının dayanabileceğinden daha fazla soğuk. Üzerimde ki ince kıyafetler beni sıcak tutacak türden değildi. Kollarımı bedenime sardım. Titreyen dişlerimin birbirine vurmasıyla çıkan sese alışmıştım. Bakışlarım buğulanıyordu. Tansiyonum düşmüş gibi gözlerim kararıyor başım dönüyordu.

Burada daha fazla kalamazdım. Nerede olduğumu bilmiyordum fakat bir şeylerin farkındaydım sanki. Ne tarafa gitsem diye etrafıma baktım fakat çöken sis yüzünden hiç bir şey göremedim.

Rastgele bir yöne doğru yürümeye başladım. Belki kulübe gibi bir yer bulur oraya sığınabilirdim. En azından ısınırdım belki karnımı bile doyurabilirdim.

Rüzgâr bana karşı koymak ister gibi esiyordu. Birden hızlanmasıyla yürümem de zorlamıştı. Geri dönemezdim. Devam etmekten başka çarem yoktu. Zaman kavramı benim için önemini yitirmişti. Umrumda da değildi.

Dayanacak halim kalmamıştı. Biraz daha devam edersem öleceğimden emindim. Dayanamadım, dizlerimin üzerine çöktüm. Hızlı hızlı aldığım nefesler buğu olarak çıkıyordu dudaklarımın arasından.

Son kez kaldırdım kafamı ve az ileriden gelen dumanları gördüm. Aklımın bana oynadığı bir oyun muydu yoksa gerçekten doğru mu görmüştüm bilmiyorum ama içimdeki son umut kırıntısına tutunarak kalktım ayağa.

Kanlı Geçmiş Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin