26. Tuzak

44 3 0
                                    

Keyifli okumalarrrrr

Yazım yanlışı var mı diye kontrol ettim fakat gözden kaçırdığım olmuş olabilir varsa kusura bakmayın görürseniz paragrafa yorum bırakırsanız sevinirimm

Bölüm sonunda uzun bir açıklama yaptım. Önemli olduğunu düşünüyorum lütfen okuyun. Yazdığım bazı sahneler hakkında küçük bir açıklama yapma gereği hissettim kendimde. Şimdiden okuyanlar için teşekkür ederim.

Satır arası yorum bırakırsanız sevinirimm

Oy vermeyi unutmayın lütfen
_______________________________________________

İlerlediğimiz yolda bir çok sorun pusuya yatmış bizi bekliyor. Hiç bir şey kolay kazanılmaz. Bu yolda elbet üzüleceğiz veya fiziksel ya da ruhsal yara alacağız. Acı kaçınılmazdır. Yanımızda olan kişiler de bizim kadar zarar görecek çünkü kimse düşmanının mutlu olmasını istemez. Belki yıkılacağız belki sadece yaralanacağız... Öleceğiz, bazen yaşarken nefes almayı unutacağız ama her daim ayakta duracağız çünkü korumak zorunda olduğumuz kişiler var bizim.

"Eğer başkasının aldığı yara bizim de canımızı yakıyorsa canı yanan kişi bizim canımız olmuştur."

Arven Ilgın

Neler oluyor böyle? Sabah ki olay ile şuan dışarıda duran arabalar ve bir tabur insanın bir bağlantısı olmalıydı. Tesadüf olmadığını kolayca anlayabiliyordum. Bahçede bulunan hastalara zarar gelmemesi gerekiyordu. Bazıları sadece olduğu yerden izlemekle yetiniyor, bazıları ise korku dolu bir ifadeyle kaçışıyordu. Bir kısım ise hiç takmıyorlardı.

Odamdan bir hışımla çıktığımda neyi amaçladığımı bile bilmiyordum. Tek düşüncem birine zarar gelmemesiydi. Bildiğim kadarıyla hastalarımız arasında mafya üyesi ya da önemli biri yoktu. Kilit nokta Demir Karan Aksoy isimli, kim olduğun bilmediğim kişiydi. Birileri onu yanlış yerde arıyordu.

Hızlıca merdivenlerden inerek ana bölüme gittiğimde takım elbiseli adamların çoktan bahçeye girdiklerini ve etrafı araştırdıklarını gördüm.

İçimde kötü bir his vardı. Çok yanlış şeyler olacak gibi hissediyordum. Etrafa baktığımda bazı doktorların çıkmak için an kolladıklarını gördüm fakat girişi kapatmışlardı ve bahçe de bir sürü adam vardı.

Danışman masasının orada sabah ki dört adamdan birini görünce adımlarımı oraya yönelttim. O sırada telefonuma bir bildirim geldi ama önemli bir şey değildir diye düşünerek bakma gereği duymadım.

Adamın yanına gittiğimde "tekrardan sorun ne?" dedim. Adam küçümseyen bakışlarını üzerime diktiğinde biraz gerilsem de belli etmedim.

"Yine mi sen?" dedi yarım ağız bir gülüşle.

"Yine ben. Sorun ne?" dediğimde elini öylesine bir şeymişim gibi savurarak "anlayamayacağın şeylere burnunu sokma doktor," dedi.

"Aradığınız kişi burada yok işte neyin ısrarı bu?"

İnatla soru soruyordum. Bir cevap almam gerekiyordu. Ülkede çoğu hastanede olay çıkarılıyordu ve bunun cezasını doktorlar çekiyordu. İnsanlar birine sinirlense ya da bir yakını tüm çabalara rağmen kurtarılamasa bunun cezasını doktorlara kesiyorlardı. Susmayacaktım, öldürülen her doktor için susamazdım.

Kanlı Geçmiş Where stories live. Discover now