21. Yedi Kırmızı Gül

48 7 0
                                    

Keyifli okumalarrrrr ❣️

Yazım yanlışı var mı diye kontrol ettim fakat gözden kaçırdığım olmuş olabilir varsa kusura bakmayın görürseniz paragrafa yorum bırakırsanız sevinirimm.

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum...
___________________________________________

Dalgalı bir denizde yüzmek ne kadar zorsa, çalkantılı bir aşkı yürütmeye çalışmakta bir o kadar zordur. Aşk emek ister, duygu ister, kalp ister... Beyin devreye girerse kalp durur. Duyguların yerini mantık alır ve aşk oldukça mantıksız bir histir. Aşık olacağın kişiyi seçerken belki aklınla karar verirsin fakat o aşkı yaşarken akıl bulanıklaşır. Bu bizi aptal yapmaz. Asıl aptallık ortada olmayan bir duyguya kalple bakmaktır.

"Aşk üç harften oluşan en uzun serüvendir."

Arven Ilgın

Barlas gideli dört gün geçmişti fakat hala gelmemişti. Onu merak ediyordum. En son gittiği gün yazmıştı o kadar. Sonuçta bir yakını sağlık sorunları yaşıyordu ve bu durumda ondan aramasını ya da yazmasını beklemek bencillik olurdu ama elimde değildi, onu özlüyordum.

Bana olan tavrı düzelmeye başlamıştı ve geri döndüğünde bu durumun bozulmasından korkuyordum. Tamam, belki bu saçmaydı ama birden iyi yönde değişen birinin tekrarda eskiye dönmeyeceği ne malum?

Kendi kafamda kuruyordum büyük ihtimalle ama bu duygudan bir kez darbe almıştım ve ikincisi olmasın diye her şeyi önceden düşünmek zorunda hissediyordum kendimi.

Bu tarz düşünceler arasında savrulurken kapımın tıklatılma sesiyle kendime geldim. Saati kontrol ettim, henüz bir seans yoktu. Hemşirelerden biridir diye düşünerek "gir," diye seslendim. Kapı tam açılmadı, açık olan kısımdan bir hemşire başını uzatarak "doktor hanım, müsait misiniz acaba?" diye sordu.

"Evet, neden?" diye sordum.

"Bir hastanız geldi de seans zamanı olmamasına rağmen görüşmek istedi. İçeri alayım mı?"

Kim olduğunu çok merak ediyordum ayrıca şuan boş vaktimde olduğu için kabul ettim.

"Gelsin."

Hemşire kapıyı ardına kadar açarak kenara çekildi ve hastaya yol verdi. O an içeri Barlas girdi. Başka bir isteseydim olacakmış galiba.

Bunu beklemediğim için afallayarak ayağa kalktım. Yüzümde hızlıca bir tebessüm yer edinince o da aynı şekilde gülümsedi. Her zaman ki gibi izin almadan oturdu. O an hala ayakta durduğumu fark ederek bende oturdum.

"Hoş geldin," dedim söyleyebileceğim en mantıklı şeyi söyleyerek.

Sadece başını aşağı yukarı sallayarak bir tepki verdi ardından "nasılsın?" diye sordu.

"Eh işte, idare eder," dedim omuz silkerek. "Asıl seni sormalı, kuzenin nasıl oldu? Gerçi geldiğine göre kendini iyi hissediyor olmalı.

"Evet öyle, tahminimden hızlı gelişme gösterdi. Bende gelebileceğim ilk anda geldim.

"Bakanlık onaylı izin belgesi eline ulaştı mı?" diye sordu ben bir şey söyleyemeden.

"Evet, dediğin gibi hemen ertesi gün biri getirdi."

Söylediğim şeye karşılık bir şey demeden bana bakmaya başladı. Gülümsüyor, gözlerini gözlerimden ayırmadan bakıyordu. Bakışlarında kötü şeyler yoktu, sanki gözlerime baktıkça nefes alıyor, nefes aldıkça yaşama isteği artıyor gibiydi. Öyle içten bakıyordu ki bir süre sonra utanmaya başlamıştım. Yanaklarıma hücum eden sıcaklığı ellerimin tersini yerleştirerek soğutmaya çalıştım.

Kanlı Geçmiş Where stories live. Discover now