1.8

5.9K 358 247
                                    

Selam! Bu haftanın muhtemelen son bölümünü atmaya geldim. Sonra fizik ve kimya çalışmaya gideceğim... Fizik dersine bayılsam da kimya için aynı şey geçerli değil maalesef.

Ben bölümü Nova Norda/Pelin ve Yaşlı Amca/Anla Hain dinleyerek yazdım, isterseniz siz de dinleyebilirsiniz. Özellikle bazı sözler Feza gibi.

Uzatmadan bölüme geçelim efenim, iyi okumalar dilerim.

_____________________________

(Feza Gök'ten)

Zihin, en çok dolu olduğu şeyi silmek ister dinlenmek için, kalp de öyle; o da biraz dinlenmek istiyor belli ki, demişti annem o gün beni teselli ederken. Hoş, bunun tesellisi de olur muydu, sanmıyordum ama. İnsanlar, yaptıkları hatalardan dolayı cezalandırılırlar, ceza alırlar. Onun beni hafızasından silerek cezalandırmasını hak etmiş miydim, bilmiyordum. Belki de hak etmiştim. Hayatımın son iki yılı, hem en mutlu, hem de en kötü yılı olmuştu. Ve bunu yapan sadece bir kişiydi; tamamen ben olan kişi. Mahinev Gök.

Tanıdık olan parka gelerek boş salıncağa oturdum. Çok değil, birkaç ay önce o da hemen yanımdaki salıncakta olurdu hep. Ben onun Feza'sı olurdum, bana böyle boş bakmazdı mesela, ya da aramızda bu kadar mesafe olmazdı. Onunla konuşabilmek için yabancı bir numaradan yazmak zorunda kalmazdım.

Yanımdaki salıncağa biri oturunca başımı oraya çevirdim. Mahir'di gelen.

"Yine burada olduğuna göre, kardeşim bilmeden üzmüş seni." Sessiz kaldım. Bilerek üzmesine daha çok razıydım. "Ben senin kadar sabırlı olamazdım herhalde be Feza. Çıkar karşısına söylerdim, dayanamazdım bana yabancı olmasına." Göz ucuyla baktım ona. Teselli etmeyi de bilmiyordu ki adam.

"Şoka sokalım sonra kızı, bir daha travma atlatsın?"

"O da var tabii," dedikten sonra bir iki kere sallandı hafifçe. "Ama sadece seni silmedi ki oğlum. Son bir yılı yok kızın, Zehra ile nişanlandığımızı da hatırlamıyor mesela."

Bu da beni biraz daha rahatlatan bir etkendi. Sadece beni unutmamıştı. Ama benimle geçirdiği, beni hayatına aldığı bir yılı unutmuştu.

"Biliyorum, ama yine de zor. Bir de hiç hatırlamayacak olma ihtimali de var," dedim sessiz bir mırıltıyla. Bu ihtimalde vardı tabii.

"Saçmalama oğlum. Seni unutan zihni, kalbi hala hatırlıyor seni. Mümkün değil böyle bir şey." Yüzüme bakıp ifademi ölçtükten sonra devam etti. "Zehra'ya da demiş ki bugün rüyamda yaşamadığım şeyleri yaşamışım gibi görüyorum." Yeri izleyen gözlerim aniden ona dönünce dudakları kıvrıldı.

"Ciddi misin?" Başını salladı.

"Şakası mı olur bunun? Hatırlayacak bak, ne kadar kıskansam da Feza'sısın sen onun. Sensiz yapamaz o." İstemsizce benim de dudaklarım kıvrıldı.

"Öyle mi diyorsun?" Başını salladı.

"Öyle diyorum." Bir süre sessizlikle geçti. "Bir süre sonra kontrollü bir şekilde anlatabileceğini biliyorsun değil mi?" Başımı salladım. Ama ben o hatırlasın istiyordum.

"En son öyle olacak gibi."

"Olsun artık, kardeşimi de düşünüyorum tabii ama çok yıprandın be Feza. Kendimi senin yerine koyunca yapma diyemiyorum ama kendine de dikkat et. Kardeşime sakat bir eş istemem ben." Güldüm, o da güldü sessizce.

"Bir şey olmaz merak etme."

"İyi o zaman, gidiyorum ben eczaneyi Furkan'a bıraktım güvenmiyorum hiç." Salıncaktan kalkıp bana baktı. "Sende toparlan, toplu iftar var bugün mahallede. Mahi soğuk baklavasından yapacak. Sen sevdiğin için yapmayı öğrendiğini hatırlamıyor ama tarifi hala biliyor ve hala mükemmel yapıyor." Göz kırptı bana elini uzatırken. "Fazladan kaçırırım sana."

Bir Teravih Meselesi |TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin