lion house» 5

9.5K 834 213
                                    

"Ne düşünüyorsun?"

Jung Kook'un beyaz bir kağıdı andıran boş ve hışırtılı sesi kulaklarıma dolduğunda,yağmur damlalarının bütün hüznüme tutunduğunu ve şuan delicesine kestirmek istediğim - saçlarımın kısa oluşu gerçeğini göz ardı edersek - saçlarımdan çıplak omuzlarıma ritmik bir şekilde temas ettiğini daha yeni farketmiştim.

Jung Kook siyah kapüşonlusuyla tezatlik uyandıran hardal rengi botlarını yağmur damlalarının çıkardığı ses hoşuna gidermişcesine ıslak zemine vururken,kelimelerimi tüketmekte ve yağmur damlalarının saflığına leke bırakacak cansız sesimin havaya karışmasında zorlanıyordum.

İşte bu da klasik Choi Yun Hwa hallerinden biriydi.

Zihnimi acıtan düşünceler bir sis bulutu gibi her zaman kavuşmaya arzu ettiğim çıkış yolunu çıkmayan bir leke gibi istila etmişlerdi.

Aslında ne yapmam gerektiği gayet açıktı.Bozuk bir plak gibi aynı yerde dönüp durmayı, ilerliyorum sandığım ama aslında takılı kaldığım başlangıç noktasını bırakmam gerekiyordu.

Ve bunu az önce Park Ji Min bana net bir şekilde söylemişti.

"Hey Yun Hwa."

Jung Kook'un yanımda olan büyük bedeni karşıma geçtiğinde çoktan bahçe kapısının önüne kadar yürüdüğümüzü anlamıştım.

Bir hapishanede çürüyen adamla aynı bedelde, kasvetli acı bir özgürlüğüm vardı.

Ve özgürlük saatim kaçıp yitmek istediğim, hiçbir iz bırakmadan uçmak istediğim tozlu demir kapının önünde sona ermişti.

"Sence de uçurumun en kenarında durmuyor muyuz?"

Kelimeler sonunda sarfettiğim çabanın galibi olduğunda bu sefer nefesimi tutmayı tercih etmiştim.

Cevabını iyi bildiğim soruları sormayı pekâla sevmiyordum ama kafamda netleştirmem gereken bir toz bulutu vardı.

Jung Kook bana soğuk bir bakış atıp kapüşonlusu kafasından indirdi ve beni nefes almak kadar kısa ve zorlu bir sürede süzdü.

"Cevabını bildiğin sorular sorma."

Kendime verdiğim cevabın aynısını Jung Kook bana sakin bir ses tonuyla vermişti.

Nitekim haklıydı da.

Yaklaşık bir buçuk saat önce, zihninde yarattığı korkutucu plandan bihaber olmak istediğim Park Ji Min'in teklifini -ona göre resmi köleliğini- kabul etmiştim.

Park Ji Min beni ürkütmüyordu, pekâlâ sadece basit bir gün süresinde tanıdığım Park Ji Min beni ürkütmüyordu.

Beni korkutan bendim.

Yıllardır içimde bir bataklık birikintisi olarak sakladığım intikam alma duygum irdelenmişti ve kendimi bir anda bu bataklıkta kayıp giderken bulmuştum.

Choi Yun Hwa ne zaman her şeyiyle yabancı olan bir insanın sözüyle gardını indirir olmuştu?

Choi Yun Hwa ne zaman bir insana bu kadar kısa bir sürede güvenir olmuştu?

Beni korkutan Park Ji Min değildi.

Beni korkutan belki de Park Ji Min gibi olmaktı.

"Sen..ne zamandır onunla birliktesin?"

Soğuk damlalar muzurluk yapmayı kesip bütün iliklerimi dondururken sesimin titrek çıkmasına engel olamamıştım.

Jung Kook ellerini siyah pantolonunun cebine sokup kafasını hesap yaparmış gibi sağa sola hafifçe salladı.

killer melody » ji min ✅Where stories live. Discover now