october 12» 15

7.6K 740 795
                                    

**Yun'un Melody demek olduğunu hatırlatayım dedim.Tamı tamına 2001 kelimelik bir bölüm oldu :") Iyi okumalar!**

"Hazırsan, gidelim."

Ji Min siyah arabanın kapısının kulpunu kendine doğru çekip kilitli olduğuna emin olduktan sonra belli belirsiz mırıldandı ve donuk bakışlarını üzerimde gezindirdi.

Büyük gözbebeklerinden gecenin alacakaranlığıyla boğuşan dev bir çınar ağacının esintisini hissettiğimde hafifçe titredim ve gözlerimi kaçırdım.Yanında bulunduğum ve bakışlarına maruz kaldığım her dakika iradem tırtıklı bir makasla yontuluyor gibiydi.

Gözleri.

Bana hissettirdiği ürpertinin kaynağı, çınar ağacına benzeyen gözleri.

Kaba, dağınık ve belki de çürümeye mahkûm duygularının altında her zaman yaslanabileceğim bir gövde, kaybolabildiğim bir gölge olan gözleri.

Gözleri,yabancı izlerin toprağına kök salmasına izin vermesine rağmen,kendi kabuğunda sürtünerek ömrüne ömür katıyordu.

Çınar ağaçlarının bir özelliği de buydu.Her zaman birilerinin yanında olmasına izin veriyor, fakat bir süre sonra onları aldatarak kendi köküne esir bırakıyordu.

Ense kısmımda hissettiğim ıslaklıkla aniden irkildiğimde, Park Ji Min'in alayla bezenmiş yüzünü görmem çok da uzun sürmemişti. Elindeki plastik su şişesiyle hiç olmadığı kadar çocuksu duruyordu.

"Napıyorsun, seni.."

Sinirle tısladığımda kaşlarını çattı ve söylediklerime odaklanırmışçasına işaret parmağını çenesine sabitledi.Devamını getirmemi bekleyen bir hali vardı fakat benim canımı tehlikeye atmak gibi bir isteğim yoktu.

"Seni...seni şakacı şey."

Hoşnut ve aslında küfür edeceğimi bildiğini ima eden bakışlarını bana yolladığında belli belirsiz gülümsedim ve yerdeki irili ufaklı çakıl taşlarını sinirle eşeledim.

Bazen, onun çift kişilikli olup olmadığı hakkında endişelenmiyor değildim.

"Nereye gideceğiz?"

Sırtımdaki çantanın kayışlarından tutunup ona baktığımda kafasını belli belirsiz salladı ve gözlerini gökyüzüne doğru dikti.

En son yaşadığımız o diyalogtan sonra aramızda anlamlaştıramadığım bir atmosfer oluşmuştu, fakat bu da hoşuma gitmiyor değildi.

Pekâlâ, onun asi kızı olmak şaşılacak derecede iyi hissettirmişti fakat bunu dedikten hemen sonra, günlerdir tembel hayvandan farkım olmadığını ve şımardığımı söyleyip beni kaportanın önünde öylece bırakmış, nöbet tutmamı da dipnot olarak düşüp arka koltukta uyumuştu.

Yaklaşık altı saat boyunca kaportanın önünde acınası bir şekilde beklemiş sonunda da yeniden acınası toprak zemin üzerine yatıp uyuyakalmıştım.

Yani, Park Ji Min'in romantik olmasını beklemek, Romantizm akımını destekleyen bütün Fransız sanatçıların mezarlarında ters dönmesine bile neden olmuş olabilirdi.

"Bulutlar sağa doğru hareket ediyor,yani Gyeonggi-do'da yağmur var.Bu yüzden sola doğru yürümeliyiz, otobanda bir araba buluruz."

Arada çalıştırdığı zekasına karşılık ağzım hayranlıkla aralandığında belli belirsiz omuz silkti ve beni umursamadan önümden yürümeye başladı.

Gözlerimi devirmeme engel olamayıp engebeli yolda onu takip ettiğime emin olmak icin arkasına döndüğünde yorgunca gülümsedi ve kolumdan çekip kendisiyle aynı hizada yürümemi sağladı.

killer melody » ji min ✅Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin