don't cry,i'm sorry» 28

5.2K 642 853
                                    

Dört yaşındaydım.

Mutluluk kavramının engin denizlerine ilk kez kulaç attığımda dört yaşındaydım.

Hatırlıyorum,sonbaharın gözlerinden düşen yaprakları sarmalayıp,hıçkırıklarını sakladığı bir şükran günüydü.

Yangju halkı geniş meydanda toplanıp,geleneksel uçurtma şenliğini başlatacak komutu beklerken kamuflaj örtülü askerin aracın içinden gıpta ile insanlara bakıyordum.Dışarı çıkmam,yasaktı.

Kuzey Kore ile olan anlaşmazlıklar nedeniyle iç güvenlikle oluşan tehdit,devletin ileri gelen büyüklerinin gözünü korkutmaya başlamıştı.Sınır hattında ardı ardına patlayan acımasız bombalar,günden güne artan çaresiz çığlıklar,yerdeki kan kurumadan ev bulan yeni cesetler,biriktirdikleri anıları omuzlarına sırtlanıp evlerini geride bırakan çaresiz insanlar.

Herhangi bir can kaybı olmaması için gündüzü gece ilan eden ölüm sessizliğine bürünmüş boş sokaklar,devriye gezen polisler,halkın refahı için sınırda bekleyen,hislerinin kamuflaj etmeye çalışan askerler.

Ülkedeki iç güvenlik,etkisini kaybetmeye başlamıştı.

Yangju valisinin elinde tuttuğu küçük düdük can bulduğunda,gözlerimi kırpıştırıp yasa bürünmüş gökyüzünü renk cümbüşüne çeviren uçurtmalara hüzünle baktığımı hatırlıyordum.Babamın,elindeki siyah silahıyla halk içinde herhangi bir olumsuzluğa karşı titizlikle nöbet tutması,bu sıkı tedbirinden nasibimi almama neden olmuştu.

Buğulu camı örten,yeşil çizgilerin ardında ellerimi dizlerime koyup sallanırken,araba kapısına tıklanılmasıyla kafamı kaldırmış,çok geçmeden beni prangalara bağlayan kapı açıldığında,birkaç halk çocuğunun elindeki uçurtmalarla ve yüzlerindeki parıltılı gülümsemeleriyle karşılaşmıştım.

Elime sıkıştırılan uçurtma ile yeşil vadide mutluluk naraları atarken,dört yaşındaydım.

Sekiz yaşındaydım.

Hayatın arkasına sakladığı kanlı bıçak,göğsümde derin bir yarık oluşturduğunda sekiz yaşındaydım.

Her zaman sırtımı yasladığım,gölgesine sığındığım çınarın,babamın, naif ruhu bir uçurtma gibi süzülürken,ruhumu ve mutsuzluğumu kaybettiğim sekiz yaşındaydım.

Siyah örtünün hakimiyeti altına aldığı,solmuş güllerin ve taşlamaların aşındırdığı tabutun başında beklerken yapayalnız olduğumu hatırlıyordum.Delik deşik edilmiş ruhum,ayaklarımın altında azrailini bekliyor,kalbim bu aşağılamanın verdiği sıkışmayla kemiklerime baskı yapıyordu.

Küçük ellerim,babamın tabutunu kavramaya çalışırken,tıpkı hayatım gibi kenara fırlatılan bedenim soğuk zeminin acımasızlığını tatmıştı.Yanaklarımdan süzülen saydam gözyaşlarım,kalabalık meydanın ortasındaki kızgın ateşin himayesi altında kaldığında,babamınkiyle beraber bu ateşin koruna atılan altı tabut,ruhumda yeşermeye başlayan ilk tohumun göstergesiydi.

İntikam arzusuyla yanıp tutuştuğum,mutluluk denizinde boğulduğum sekizinci yaşımdaydım.

9,10,11,12,13,14,15,16,17,18,19.

Masum Choi Yun Hwa'nın üzerine toprak atıp,eşelenmemesi için özenle çitler ördüğüm onlu yaşlarımdaydım.Üzerimdeki kıyafetlerin,ellerimin,bedenimin sokak aralarında koşturup kirlenmesi gerektiği halde,ruhuma kadar kana,belki de ölüme boyandığı onlu yaşlarımdaydım.

Tanıdığım birkaç bedenin gözlerinde tattığım acıma dolu ve hoşnutsuz bakışlar verdiğim her solukta intikam arzumu perhizlerken,bu hissin bir ömür boyu peşimi bırakmayacağının farkındaydım.

killer melody » ji min ✅Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin