the day» 16

6.5K 690 636
                                    


"Beyaz Hyundai,olduğun yerde kal!"

Engebeli yolun karşı tarafında bir çizgi halini alan kalabalık ordunun,orta yaşlarındaki öncüsünün boğuk sesi,elinde tuttuğu megafondan cazırtılı bir şekilde yükseldiğinde,sisli düşüncelerimin engin denizine dalan gözlerimi kırpıştırmak için büyük bir çaba sarfetmiştim.

Oluşan yoğun ses kalabalığı,kulaklarımı hayasızca tırmalıyordu ve beni biraz daha bu engin denizde boğuyordu.

"Choi Yun Hwa ve Park Ji Min artık kaçacak deliğiniz yok,etrafınız sarılı."

Şehvet ve hırsın ince damarlarında gezinen oluk ses bir kez daha bütün hücrelerimde uğuldadığında tepkisizce Ji Min'e baktım.

Tırtıklı kelimeler boğazımda sıkışıp kalmış gibiydi ve dudaklarım bu acıya burun kıvırmışçasına bütün kapılarını üzerime kilitlemişti.

Her şey bitmişti.

Birdenbire kendimi başrolünde bulduğum bu adaletsiz oyun,uçurumun kenarına sürüklenmemle final yapmıştı ve bunun geri dönüşü yoktu.Bu oyuna ayak uyduramamanın cezasını şimdiden omuzlarımda hissediyordum ve bugünün yaşayabileceğim,belki de yaşayacağım son gün olduğunu da biliyordum.

Belki de biten sadece bendim.

Hayatım boyunca her zaman kaybeden tarafta olmuşken,neyi ummuştum? Bir şeylerin yolunda gideceğini,belki de bu hayattan intikamımı mı alabileceğimi mi?

Kendi idam kalemimi kendim kırmıştım,her zamanki gibi.

Bacaklarımın arasına sıkıştırdığım ellerimin üzerinde soğuk bir cisim gezindiğinde gözlerimi karşı taraftan çekip siyah metale odakladım.

Ji Min'in titrediğini henüz idrak ettiğim parmak boğumlarımın üzerine bıraktığı çelik silah loş bir ışıltıyla inci tanesi gibi parlıyor,gözyaşlarımın kırılgan ışınlarının doruklarına her salise daha da vuruyordu.

"H-her şey bitti."

Göğüs kafesimde hakimiyet Süren ve ayazını matlaştıran korkunun etkisiyle sesim fısıltı halinde çıktığında,uzun zamandır nefessiz kalmışçasına vurgun yemiş ciğerlerime boğuk havayı doldurdum ve Ji Min'e bir kez daha baktım.

Turuncu saç tutamları muzurca alnına dökülmüştü ve ben ilk kez onun saç tellerinde huzur değil,endişe görmüştüm.Buna rağmen gözbebekleri bu endişeyi mürekkebe batırmak için saçaklı irislerini koyulaştırmış,her zamanki soğuk ifadesine bürünmüştü.

"Hiçbir şey bitmedi,aksine yeni başlıyor küçüğüm."

Ji Min kamyonet kapısının kulpunu sertçe çevik bir hareketle aşağı atladı ve inmem için elini uzattı.

Standart bir durumda olsak asla geri çeviremeyeceğim bu soğuk el,belki de hayatımın son demlerinde sayılı günlerimi kaynatıyordu fakat her ne olursa olsun bu eli tutacağımı ikimiz de biliyorduk.

Titrek bir nefes alıp karşımda tebdirle duran güvenlik ordusuna yorgun bir bakış fırlattım ve Ji Min'in bir bahar esintisi olarak bulduğum soğuk elini kavradım.

Ölüme gittiğimi bildiğim halde,bu eli kavramaktan hiçbir zaman pişmanlık duymayacaktım.

Ji Min kamyonetten inmemi bekledikten sonra üzerime doğrultulan silahlara karşı alaylı bir şekilde gülümsedi ve beni arka tarafına aldı.

Köşeye sıkışmamız nedensizce ona haz vermişti fakat gözlerinde yanıp duran kıvılcımlardan gerginliğini açıkça anlamıştım.

Bu iri gözlere her dalışımda belki daha da boğulmuştum fakat hislerini körükleyen isli parçaları göz bebeklerinin engin dibinde boğularak bulmuş,birbirimize çarptırdığımız dalgaları böylece atlatmıştım.

killer melody » ji min ✅Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin