the truth,the sun» 14

7.3K 776 308
                                    

"Pekâlâ, iyi olduğuna emin misin?"

Ji Min, direksiyonu kavrayıp endişeli gözlerini yüzümde dolandırdığında saç diplerimden sızan ter damlalarını kazağımın ucuyla sildim ve bulaşan kan lekelerine tiksinerek baktım.

Düşünme yetim, hafif bir mumla aydınlatılan çıkmaz sokakta sıkışıp kalmış gibiydi ve cildimdeki düzeneklerden kafama acı enjekte ediliyormuşçasına büyük bir baş ağrısıyla boğuluyordum.

"İyiyim, yani iyiyim ya."

Net çıkması için çabaladığım ses tonum fısıltı halinde çıktığında elimi boşver anlamında salladım ve kafamı cam tarafına çevirdim.

"Ben sana dikkatli ol dedim, değil mi gerizekalı?"

Ji Min direksiyona sabitlemiş ellerinden biriyle kafamı tekrar ona doğru döndürdü ve hala kanayan yarama odaklandı.

"Kafamı papağan gibi döndürmene gerek yoktu,zaten acı çekiyorum."

Acıyla tıslayıp çeneme sabitlediği elinden yüzümü uzaklaştırdım ve ön cama baktım.

Şuan aşırı itici ve mızmız davrandığımın farkındaydım fakat sadece dakikalar önce kendimi büyük bir ihanet çukurunda bulmuştum ve bu durumu hazmedene kadar kimseyle konuşmak istemiyordum.

"Aklın sanırım bahar güneşinde?"

Ji Min elini tekrar direksiyona sabitlediğinde kafamı geriye doğru yasladım ve dudaklarımı sıktım.Şu durumda bile bu kadar patavatsız olmasına manâ veremiyordum.

"Bunu ne zamandır biliyordun?"

Yan profilinde yorgunca göz gezindirdiğimde omuz silkti ve burnunu çekti.Saçları dağınık bir şekilde alnına dökülmüş, dudakları ince bir çizgi halini almıştı.

"Birkaç zamandır."

Gözlerimi devirip elimdeki kanlı mendili cebime sıkıştırdım ve derin bir nefes aldım.Sonu olmayan bir sis bulutunun istilası arasında kalmıştım ve eğer bundan kurtulamazsam engel olamayacağım bir uçurumdan yuvarlanacağıma emindim.

"Bana her şeyi anlat."

Dudaklarıma gömdüğüm o kararlı ton, sonunda kendini toprağından kurtarıp yeşerdiğinde kendimde uzun zamandır bulamadığım bir gücün pençesi altına sığınmayı başarmıştım.

Artık, göğüs kafesimi tırtıklayan bu pürüzleri göz ardı etmek yerine, küçük bir çocuk gibi ağlayan, ayaklarımın altındaki yıkılmış mağdur cesaretimi yeniden inşa edecektim.

"Sana ne zaman ne anlatacağıma ben karar veririm, melody."

Park Ji Min parmaklarının boğumlarına kadar işlemiş umarsızlığını turuncu saçlarına hırçınca akıttı ve yüzüme baktı.

Gözleri her zamanki sorgulayıcı edaya bürünmüştü.Gözbebeklerinin içinde yanan kıvılcımlar sardığı çitin arkasında sinirle parlıyordu ve ona ulaşmamı kesin bir dille reddediyordu.

"Bu sefer, sana boyun eğmeyeceğim."

Cebime attığım kanlı mendil, dikbaşlılığımın kurbanı olup anında ellerimde parçalanırken Park Ji Min güçlü bir kahkaha attı.

Sahtelik ve gerçeklik arasındaki gülüşü, ince çizgi arasında debelenip duruyordu.

"Oysaki, yaşadığın o darbeden sonra beyin fonksiyonların yerine gelir diye umut etmiştim."

Devam eden kahkahalarının dikenleri, acıyla bütün bedenime battığında sakladığım sinirin prangalarını kırmasıyla tırnaklarımı avuç içlerime batırdım.

killer melody » ji min ✅Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin