u are my once in a lifetime» 19

8.1K 745 1K
                                    

MM: Tiffany-Once in a lifetime.

*Bu şarkıyı artık,bu hikayenin ana şarkısı yapmaya karar verdim,eğer Türkçe anlamına bakarsanız ne demek istediğimi anlamış olursunuz,şarkıyı dinleyin yani....İyi okumalar!

Ölümün kanatlarına bürünmüş loş koridorlardaki adımlarım acılara,yıkılmışlıklara tanıklık etmiş soğuk duvarlarda hayasızca yankılanırken,içimdeki çığlıklar bu duvarlara çarpıp yankılara yeni bir ses ekliyordu.

Bedenim,göğsümde siyahlara ve çamura bürünmüş engebeli acıda her nefesimde daha da batarken ve sürüklenirken,zihnim kaldıramayacağım acıyı renklere boyamak istermişçesine bütün sarı yapraklara ve toprak kokusuna boyanmış anıları yüzeye çıkarmaya çalışıyordu.

Bugün hayatımın enlerle dolu,kelimelerin ve hislerimin bayat gazete sayfalarına sarılıp tozlu rafa kaldırıldığı günü olacaktı. Kalbim karşı koyamadığım bir bitkinlikle kendini metalimsi bir siyaha boyamış,bütün yaşam belirtisi gösteren hücrelerim enkazın altında kalmış çaresiz bir insan gibi sıkışıp kalmıştı.

Özensizce kesilmiş,kuru kan lekelerina maruz kalmış tırnaklarım,güçsüz bacaklarım üzerinde gezinirken gözümün önünden geçen işkence aletleri,yarım kalan aklımı karıncalaştırıyor,gözyaşlarım yaramaz kıvılcımı her yanıma yayılmış acımı söndürmek istermişçesine yorgunlukla akıyordu.

Kurtulamayacaktım.

Ne ben,ne Jung Kook, ne de Ji Min.

Kurtulamayacaktık.

Her birimiz ölümle beslenen senaryomuzun satırlarında son bulacaktık ve hayat tozlu kapağını yüzümüze çarpıp kendi bedellerimizle boğuşmamıza sebep olacaktı.

"Hangisiyle başlayalım,küçük kız?"

Karşımda duran hoeryong görevlisi yüzüme tutkuyla baktığında,gözlerimi kaçırıp ahşap masanın üzerinde duran kesici materyallere sabitledim.Tuhaf bir şekilde korkmuyordum ve bedenimde yer bulacak her darbenin ölümcül olmasını istiyordum.

"Neden susuyorsun,şimdiden korkmaya başladın mı yoksa?"

Görevlinin eğlendiğini belli eden lütufkar kahkahaları boş hücreyi doldururken ona cevap veremeyecek kadar düşüncelerimin esiri olmuştum.

"Sakin ol Ji Min, kızı korkutuyorsun."

"Öldürmektense biraz korkması daha iyidir, en azından onun için öyle."

"Çünkü ben başka insanlardan korkmaktansa, ölü olmayı tercih ederim."

Her zaman,benliğimi ele geçirmeyi başaran konuşmalar parmak uçlarıma kadar işlemiş durumdaydı ve bu bana acı veriyordu.Park Ji Min kendini özletmişti,hem de fazlasıyla.

"Tenin fazla beyaz,biraz renk vermeye başlayalım o halde."

Omzumu silkip karşımda duran görevliye "sıkıldım,bir an önce ölmek istiyorum" dedim tepkisizce.Bu tavrımın onu şaşırttığının farkındaydım fakat umrumda değildi.

Korkmuyordum veya kaçmak için bir atılımda bulunmak istemiyordum.

Çünkü Alacakaranlığa bürünmüş gecenin gam sinmiş dakikalarında tek düşündüğüm Park kahrolası Ji Min'di.

Aniden bütün bakış açım tersine döndüğünde sırtımda hissettiğim keskin bir acıyla çığlık atmamak için dudaklarımı ısırdım.Kendi cenazesinde dolanıp duran aklım,eski işlevini geri dönmüştü fakat bunun benim aleyhime olduğu iç organlarıma kadar hissettiğim yanma hissiyle belli olmuştu.

killer melody » ji min ✅Where stories live. Discover now