#Özgürlüğe Hapsolmak#

2.6K 163 28
                                    

Bizi birilerinin göreceğinden korkarak hızla havaalanından çıkıp arabaya binmiştik. Jimin defalarca ne olduğunu sorsa da şu an bu konuları konuşmak istemediğim için cevap vermek yerine ona sarılmayı tercih ettim. 

 Menejer nereye gideceğimizi sorduğunda Jimin benim evimi tarif etmeye başladı. Kafamı onun omzundan kaldırıp yaşlı gözlerimle baktım.

 ''Eve gitmek istemiyorum.''

 Bu sözümle duraksayan Jimin bir süre konuşmadan düşündükten sonra menejerine döndü.

 ''Yurda gidelim.''

 Kafamı tekrar Jimin'in göğsüne koyup sarılmama kaldığım yerden devam ettim. O da elleriyle bedenimi sarıp beni kendine bastırdı. 

 Çok geçmeden yurdun önüne geldiğimizde menejer bana siyah bir şapka ve maske uzattı. Aynılarından Jimin'de takınca arabadan inip hızlı adımlarla yurda girdik. Aynı hızda asansöre binip maskeleri çıkardık. 

 ''Ben erken döndüğüm için yurt tamamen boş. Yani bugün tüm gün başbaşa olacağız. Umarım bana artık bir şeyler anlatırsın.'' dedi Jimin asansörde bir düğmeye basarken.

 Konuları açıp tekrar üzülmek istemesem de konuşmaktan başka çarem yoktu. Tüm bu yaşananları saklayarak bir şey elde edemezdim.

 Jimin'in odasının olduğu kata gelince asansörden inip odasına gittik. Odaya girdiğimizde Jimin tedbir amaçlı kapıyı kilitledi ve sırt çantasını yatağının kenarına atarak oturdu ve derin bir nefes aldı.

 ''Ben duşa gireceğim. Sende istersen üzerine rahat bir şeyler giy. Kıyafetlerim şurada.'' dedi Jimin işaret parmağıyla odanın içindeki dolabı göstererek.

 Daha sonrasında üzerinde ki tişörtten kurtulup odasının içindeki banyoya girdi. Onun gidişiyle üzerime bir rahatlık geldi ve adımlarımı Jimin'in dolabına yönelttim. Dolabın kapağını açmamla beraber, Jimin'in kıyafetlerine yayılan enfes kokusu burnuma çarptı. İçime büyük bir nefes çekip bu mükemmel kokuyu ciğerlerime depoladıktan sonra beyaz bir tişört aldım. Altıma uygun bir şeyler arasam da buladım o yüzden sadece elimde ki tişörtle yetinmeye kadar verdim. 

 Beyaz tişörtü alıp dolabın kapağını kapattım. Olası bir kazayı önlemek adına Jimin'in duşa girmiş olduğundan emin olmak istedim. Banyodan gelen su sesini duyunca buna emin olup üzerimdeki kıyafetlerden kurtuldum ve Jimin'in tişörtünü üzerime geçirdim. Neyse ki ondan kısa olduğum için tişörtü bana elbise gibi olmuştu. Kıyafetlerimi düzgün bir şekilde çantama koyup yatağa oturdum ve onun çıkmasını beklemeye başladım.

 Kısa bir süre sonra duştan çıkan Jimin bir tane havluyu beline sarmış, diğerini de omuzlarına koymuş bir halde çıktı. Karşımda ki yarı çıplak Jimin'i görmemle, kocaman açılan gözlerimle birlikte arkama dönmem bir oldu.

 ''Ah! Ne yapıyorsun?!'' dedim ellerimle yüzümü kapatırken.

 Jimin'in kıkırdamasının ardından konuşmasını duydum.

 ''Beni böyle görmeye alışsan iyi olur.''

 Ne dediğini anlamaya çalışırcasına ona baktım daha sonra çıplak olduğunu hatırlayıp tekrar ani bir hareketle geri döndüm.

 ''Ne diyorsun?'' dedim utançtan titremek üzere olan sesimle.

 Jimin konuşmak yerine ıslak adımlarıyla yerde ses çıkartarak bana doğru yaklaştı ve yanıma oturup kulağıma fısıldadı.

 ''Sevgilin değil miyim? Beni böyle görmeyeceksin de kimi göreceksin?''

 Sesinin seksiğliği yetmezmiş gibi, bir de soğuk nefesi boynuma çarpınca, içimi kaplayan ürperti titrememe neden oldu. Gözlerimi yumup tüm hıncımı onlardan çıkarmak adına dudaklarımı ısırdım. Jimin, şu an bana istediği her şeyi yaptırabilecek bir konumdayken ve ben kendimi daha fazla tutamayacak raddeye geldiğiminden dolayı aradaki bu yakınlığı bozmam gerektiğini anlayarak ellerimi Jimin'in nemli göğsüne götürdüm ve bana bakan dudaklarını benden uzaklaştırmak adına hafifçe ittirdim.

 ''Sanırım artık giyinmelisin.'' dedim başımı yere eğerek.

 Ona bakamıyordum çünkü göz teması kuramayacak kadar kendimi kaybetmek üzereydim. Hayatımda ilk defa böyle bir şey hissediyordum. İlk defa bir his, beni kötü şeyler yapmaya itiyordu ve ben bu hisse yenik düşmek üzereydim. Jimin'de bu konuda bana destek yerine köstek olmayı tercih etti ve göğsünde ki elimi, bileğimden kavrayarak beni kendisine çekti. Aramızda ki mesafe daha da azaldığında Jimin ani bir hareketle beni yatağa yatırıp üzerime çıktı. 

 Dudakları bana daha fazla yaklaştığında, artık nefeslerimiz birbirine karışmıştı. İradem şu an nefsime yenik düşmek üzereydi. İrademe sahip çıkıp dayanmalı mıydım, yoksa bir kerelik nefsime teslim olup küçük bir hata mı yapmalıydım?

 Jimin, sanki mümkünmüş gibi daha da yakınıma geldiğinde fısıltıya yakın sesiyle konuştu.

 ''Bana olanları ne zaman anlatacaksın?''

 Gözlerini bana diken Jimin'e bakışlarımla karşılık verirken ani bir düşünceyle belki de daha sonrasında pişman olacağım bir şey yaptım.

 Jimin'le geçirmeyi  uzun süredir istediğim bomboş bir güne şu anda sahipken, olanları ona anlatıp bu güzel günü mahvetmek yerine, hayatımda ki olabilecek en güzel hatayı ve yapabildiğim en cesaret isteyen şeyi yapmayı tercih ettim.

 Üzerimde durduğu için bana doğru sarkmış olan kolyesine parmağımı geçirip onu kendime çektim ve aramızda ki mesafeyi sıfırlayarak dudaklarına uzandım.

 Üzerimde durduğu için bana doğru sarkmış olan kolyesine parmağımı geçirip onu kendime çektim ve aramızda ki mesafeyi sıfırlayarak dudaklarına uzandım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

 Hayatımda ki ilk öpücüğümü, benim için en özel olan kişiye verdim. Bunun hissi ise... O kadar tarif edilemezdi ki... Öyle büyüleyiciydi ki... 

 Dudakları sanki bir eroin gibiydi. Tattıkça bir daha tatmak istiyordu insan. Üzerinde bıraktığı etkiyi düşünmeden daha fazlasını istiyordu. Sonunda ne olacağını umursamadan daha fazlasını alıyordu...

 Kalbim atabileceği son hızda atarken vücudum kendi hakimiyetini kazanmıştı. Şu an beynim, kesinlikle tüm kontrolünü yitirmişti. Kontrolü ise kalbim ele almıştı.

 Benim için en özel anlarımdan olacağını düşündüğüm şeylerden biri de, ilk öpücüğümü yaşayacağım andı. Ben de şu an o anlardan birindeydim ve kendimi zaman kavramında kaybolmuş gibi hissediyordum.

 Şu an tam anlamıyla özgürlüğe hapsolmuştum. 

 Jimin yaptığım şey karşısında çok şaşırmıştı. Bu şaşkınlığını ise, öpücüğüme bir süre karşılık veremeyerek belli etmişti. Fakat çok geçmeden, başardığım bu büyük cesaretliliği farkına vardı. 

Kendimi tamamıyla adadığım alt dudağından ayrılmama fırsat vermeden ellerini belime sardı ve beni kendisine iyice bastırarak üst dudağımı ele geçirdi.

Bir süre sonra nefes alamayacak hale gelince kafamı geri çektim ve dudaklarımızı araladım. Boşluktan yararlanıp derin nefesler alıp verdim. Ellerimi Jimin'in boynuna doladım ve öpmek için uzandığım sırada Jimin hafifçe geri çekildi. Ne olduğunu anlayamadığım için ona baktığımda konuştu.

"Böyle yaparak konuşmaktan kaçabileceğini sanıyorsan yanılıyorsun küçük hanım."

Bu lafını gülümseyerek geçiştirdim ve boynunda ki ellerimle Jimin'i bir kez daha kendime asıldım. Mükemmel tadına devam etmekten kendimi alamıyor oluşum işleri her ne kadar daha çok karıştıracak olsa da, hiçbir şeyi umursamayacak kadar sarhoşum Jimin'e...

WINGS | pjmHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin