#Aptal Mı, Saf Mı?#

2.3K 154 9
                                    

 

  Hoon Na söylediklerimden sonra artan öfkesine hakim olamayıp omzuma çarparak yanımdan geçti ve odadan çıktı. Hoon Na gözden kaybolunca bende çıkmak adına yeltendiğimde kapıya kolunu koyan Jimin gitmemi engelledi. Anlamsız bakışlarım ona çıktığında kapıyı kapattı. 

"Gerçekten hiçbir şey anlamadım. Neyiniz var sizin?! Eğer her şeyi düzgün bir şekilde anlatmazsan bu odadan dışarı çıkmayı unut." dedi kapıyı kilitleyip anahtarı arka cebine koyarken.

"Jimin lütfen aç şu kapıyı."

Suratıma bile bakmayıp yatağına geçti ve ayaklarını uzatarak oturdu.

"Hayır." dedi kollarını göğsünde birleştirerek.

Derin bir iç çekip Jimin'in yanına gittim ve yatağa oturdum.

"Pekala. Anlatacağım. Ama bir şartla." dedim kabul etmesini umarak.

Jimin ilk önce isteksiz bir şekilde beni süzdükten sonra başka şansı olmadığını anlayınca sordu.

"Neymiş o?"

"Telefonunda bakmam gerek küçük bir şey var."

Jimin böyle bir teklif beklemediği için başta bir şey söylemeden baktı fakat daha sonra sorusunu sordu.

"Neye bakacaksın?"

İlk önce söyleyip söylememe konusunda kararsız kalsam da doğruyu söylemenin yararlı olacağına karar kıldım.

"Hoon Na'nın gönderdiği mesaja. Hani şu Kore'ye dönmende etkisi çok büyük olan mesaja."

Jimin bir süre suskunluğuna gömülse de devam ettirmedi ve bu dürüstlüğümün avantaj olduğunu düşündüğüm şekilde telefonunu bana verdi.

Telefonu elime alıp açtım. En sevdiğim insan tipi 'telefonunda şifre olmayan' insandır.

Jimin'ki de öyleydi.

Mesajlar bölümüne girdim. Hoon Na'nın gönderdiği mesajı görmek istemesem de bilmem gerektiğini düşünüyordum.

Gönderdiği mesajı açtım ve ısırdığım dudaklarımı rahat bırakıp içimden okudum.

"Bu mesajı hangi akla hizmet yazıyorum bilmiyorum ama sanırım yazıyor olmamın sebebi kafamın bin beşyüz olması !&!\!&*_!_*€! Jiimmiinnnn şu an bir klüpteyim. Bitirdiğim alkol sayısı iki basamaklılara çıktı sanırım #;*_! Az önce bir erkekle küçük bir sevişmeden çıktım. Mide bulandırıcı pis sapık her yerimi elledi #_!(#( sanırım sana ihtiyacım varrrrrr. En yakınım, tek yakınım olan sana ihtiyacım var. Diğer tüm insanlardan tiksiniyorum ama seni çok seviyorumm. Seni çok arzuluyorum Chiminniee~ Ayrıca o Young Jae... Çok değişti. Çok korkutucu. Dikkat et Jimin... Herkes ben olamaz..."

Okuduğum ilk paragrafla tüm duygularım yavaş yavaş ölmeye başladı. Kesinlikle Hoon Na, benim tanıdığım Hoon Na'dan bambaşka birine dönmüştü. Ben ise bu Hoon Na'yı kesinlikle hayatımda istemiyorum.

"Ben Sun Hee. Şu an Hoon Na'nın yanındayım ve eve götüreceğim. Merak etmene ve endişelenmene gerek yok. Verdiğimiz küçük rahatsızlıktan dolayı özür dilerim. Lütfen hiç olmamış var say."

Telefonu kapatıp geri Jimin'e uzattım. Şartımı yerine getirmiş olmanın verdiği haklılıkla şimdi de olanları anlatmamı bekliyordu.

Dudaklarımı dilimle hafifçe ıslatıp Jimin'e baktım.

"Gerçekten hala anlamadın mı?" diye sordum inanamayarak.

"Neyi?"

Gerçekten aptal falan mıydı yoksa bunları Hoon Na'dan beklemeyecek kadar fazla mı saftı?

"Jimin... Gerçekten Hoon Na'nın senden hoşlandığını hala fark etmedin mi?"

Jimin söylediğim şeyle birlikte ağzı açık bir şekilde kaldı. Gözlerinden ne kadar şaşkın olduğu okunuyor olsa da yüz ifadesi de aynı şeyleri gösteriyordu. Tıpkı, benim Hoon Na'dan olanları duyduğum zamanda ki gibi.

Bir süre sonra şaşkınlığını üzerinden biraz da olsa atmıştı ki konuşmayı başardı.

"Young Jae ne saçmalıyorsun? O benim kardeşim gibi. Eminim o da beni öyle görüyord-"

"Jimin olanların farkında nasıl olamazsın? Şu mesajda bile aslında her şeyi belli etmiş. Bir insan neden seni arzuladığını söylesin? Sence bu arkadaşça bir şey mi? Jimin... Cidden bunları söylemek bana ölüm gibi geliyor ama aç şu gözlerini. Neden düşman olduk sence? Benim seninle sevgili olduğumu öğrenince kendini alkole vurmuş daha sonra sarhoş haliyle gelip bana her şeyi söyledi. Seni ne kadar sevdiğini, 6 senedir sana aşık olduğunu, senin hayatını kurtardığını..."

Jimin'in ağzı kapanmak bilmiyordu. Duydukları şaşkınlığını bin kat arttırıyordu.

"Ben... Hiç fark etmedim bile. Ona o gözle bakmak aklımın ucundan bile geçmezdi." dedi başını öne eğerek.

Şu an tüm gücüyle duyduklarını idrak etmeye çalışıyordu.

"Ya onu kaybedersem? O benim için çok değerli biri. Ailemden daha öte... Fakat bu hislerine karşılık veremem. Üstelik sen varken. Ama onu kaybetmekten çok korkuyorum." diye devam etti.

Sesi titremeye başlamıştı bile. Bu titreme her kelimesinde artıyor, konuşmasını güçleştiriyordu.

Yatakta hafifçe kayarak Jimin'le aramdaki mesafeyi kapattım ve ellerimi boynuna dolayarak sarıldım.

"Biliyorum... Nasıl hissettiğini anlayabiliyorum. Benim için de tüm bunlar çok zor. Ama çözülecek. Her şey çözülecek."

Jimin dışarıya titreyen nefesini verip benden ayrıldı. Gözlerimin içine bakıp net sesiyle konuştu.

"Bu gece bu olayı halledeceğim. Hoon Na'yla konuşup her şeyi çözeceğim. Onu üzmeden konuşabilecek tek kişi, sanırım şu anda benim. Çalışacağım... Hiç birimize zarar vermeden bu olayı halletmeye çalışacağım."

-----

Veee yine beenn nihahahahhhh:D
Aslında böyle kısa bölümler yazmak hiç benim tarzım değil ama hergün/iki güne bir yeni bölüm yayınlamaya çalışınca bölümlerde böyle kısa oluyor. Ne biliyim sizi bekletmek istemiyorum^^
Umarım bu bölümü sevmissinizdir. Düşüncelerinizi yorumlarla belirtirseniz cok mutlu olurum. Cidden yorumlarinizi okurken çok mutlu oluyorum:))
Oy vermeyi de unutmazsaniz sevinirim*-*

WINGS | pjmWhere stories live. Discover now