Final Part 1 #Çaresizlik#

1.9K 134 53
                                    

Medyadaki müzik ile okuyunuz.

---

Hiçbir şey için geç değildir aslında.

Sevdiğin insanlara sarılmak, onlara olan sevgini dile getirmek, onlarla güzel vakitler geçirmek için, geç değildir. Ta ki, o acı verici an gelene kadar. Hiç istemezsin, aklına bile gelmez onların gideceği. 'Benim başıma gelmez' diye düşünürsün.

Kırarsın onları, üzersin.

Ama öyle bir şey olur, hayatın karma dediği şey, bir gün hiç beklemediğin bir anda öyle çarpar ki suratına tokatı, işte o zaman bu oyunu kaybetmiş olursun. Sevdiğin insanlarla birlikte, yarışı da kaybedersin.

Pişman olursun. Keşke dersin, gözyaşları yerine, kahkahalarla geçirseydik bu uzun sandığımız kısacık ömrü.

O yüzden, keşke dememek için, son kezmiş gibi sevmeliyiz.

Çekebildiğimiz kadar içimize çekmeliyiz kokularını. En derinimizde hissetmeliyiz, sıcaklıklarını.

Çok geç olmadan, son kez söylüyormuş gibi 'seni çok seviyorum' demeliyiz.

***

Tam tamına 6 saat 43 dakika olmuştu. Bu boğucu ameliyathanenin önünde beklemeye başlayalı. 

Young Jae'nin annesi ve Sun Hee birbirlerine sarılarak ağlıyor, babası ve Jungkook hastane sandalyelerine oturmuş dua ediyorlardı, içeriden güzel bir haberin çıkmasını bekleyerek.

Ben ise,,,

Bilmiyorum en son ne zaman bu kadar ağlamıştım, ama artık gözlerim, ağlamaktan netlik kavramını kaybetmişti.

Vücudum ise, sudan çıkmış bir balığın kıvranışı kadar şiddetli titriyordu. Zaten bende bir nevi öyleydim. Suyumdan, nefesimden, güneşimden ayrı kalmıştım şu an. Etrafımda bir sürü insan olmasına karşın, o olmadığı için, yalnızlığın en yoğun şeklini yaşıyordum.

Zormuş, ışığın olmadan yürümek, bu bilmediğin yolda. Önüne ne çıkacağını tahmin edemiyorsun. Karşına çıkan minicik bir taş bile, hayati önem taşıyormuş aslında.

Işığım olmadan oturuyorum burada. O kadar yalnız, o kadar ıssız ve o kadar ürkütücü ki, nefes almaktan bile nefret eder hale gelmiştim. Korkuyordum çünkü. Hep böyle karanlıkta kalmaktan.

Aramızda bir kapılık mesafe olmasına rağmen ona ulaşamıyorum. Uzatıyorum elimi, ama ne gören var ne de tutan. En kötüsü de onun orda acı çektiğini bilerek burada hiçbir şey yapamıyor olmam. Lanet ediyorum kendime, ama hiçbir faydası olmuyor.

Adını bağırsam, yıksam bu hastaneyi, duyamaz. Gözlerini açması için her şeyi yapabilecek kadar hazırken, bir şey yapamayacak kadar çaresizim.

Artık zaman kavramını kaybettiğim anda, ameliyathane kapısının üzerinde duran saate baktım. 7 buçuk saat olmuştu. İçeride ne olduğunu bilmeden çaresizce bakıyorduk kapıya.

Ve sonunda, 7 buçuk saatlik bir ameliyatin etkisiyle yorgunluktan gözleri şişmiş ve terler içinde kalan doktor çıktı, ameliyathanenin yavaşça açılan kapısının arasından.

Hızla oturduğumuz yerlerden kalkıp, hayatımızın iki dudağı arasında olan bu doktorun etrafına toplandık. Ağzında ki maskeyi, titreyen elleriyle çıkarıp önlüğünün cebine koydu. Bu titremenin nedeninin yorgunluktan olmasını dileyerek baktım, minik bir ümit kırıntısıyla gözlerinin en uç noktasına.

Bizi meraktan kıvrandırmaya çalışır gibi, sevgilimin kanlarının bulaştığı eldivenlerini de yavaşça çıkarıp cebine koyduktan sonra derin bir nefes alıp bize döndü.

"Young Jae'nin yakınlarısınız değil mi?" diye sordu.

Adam ciddi anlamda bizi delirtmeye çalışıyor gibiydi. Olabilecek en saçma sorularla merakımızı zirvelere çıkarıyordu.

Babasının onaylamasıyla devam etti.

"Hastamız kurtuldu..."

 Young Jae sayesinde bir şeyi daha öğrenebilmiştim. 

 İnsanların sadece üzüntüden dolayı ağlamadıklarını.

 Mutluluktan ağlamak sözü, bana her ne kadar saçma gelse de, aslında bunun, büyük bir yükten kurtulmak olduğunu yeni anlamıştım.

 Az önce beni sinirden deliye çeviren bu adama, şimdi sımsıkı sarılıp bolca öpücükler vermek istiyordum.

 Ama, şu anki mutluluk kaynağımız olan bu adam, aynı anda üzüntü kaynağımızda olmayı başarabilmişti. Sevincimi hiç çekinmeden kursağımızda bırakan sözleri içimdeki yeni sönen ateşi tekrar canlandırdı.

 ''...fakat maalesef şu an komada. Ameliyat her ne kadar başarılı geçse de, tümör beyine oldukça zarar vermiş. Yani hasta şu an yarı ölü. Birazdan onu yoğun bakım ünitesine alacağız. Orada birkaç gün gözetim altında kaldıktan sonra, kendi odasına geçiş yapacağız. Uyanması, şimdilik imkansız. Ama yine de sizin istediğiniz süre boyunca makineye bağlı olarak kalacak. Geçmiş olsun.''

 Zor olan şey sevmekse, ben bunu başardım. Karşılıksız sevdiğim kadın için, her şeyi yapmaya hazırdım, ama o, bu kadar kolay pes edemez. Böylesine sessiz ve ani gidemez. Burası olmamalı, son buluşmamız, burası olmamalı... Böylece gitmemeli. Biliyorum, vedaları sevmezdi, ama bana bir veda borcu var. En azından bunu hak ediyorum...

 Acı bir sessizlikle yere çöktüğümde, koridoru dolup taşıran feryat sesleri, kalbimdeki acıyı dayanılmaz bir hale sokuyordu.

 Bu hayatta, bir annenin, evladı için döktüğü bu yaşları ve feryatları görmek için, sanırım önceki hayatımda çok kötü şeyler yapmış olmalıydım. 

 Gidemezsin Young Jae... Arkanda böyle gözü yaşlı insanlar bırakarak gidemezsin...

---

Farkindayim kisa bir bolum oldu. Ama bu bolum aksine diger bolumu upuzun yazacagim.

Korkmayin. Hikaye henuz bitmedi. Finali part'lara ayirdim. Yani bu henuz finalin ilk part'i.

Bundan sonraki bolum yani part2 muhtemelen son bolum olacak. Ama emin degilim. Belki part3 de yapabilirim. Bunu part2 de gormus olacagiz^^

Umarim keyifle okumussunuzdur. Oy vermeyi ve yorum yapmayi unutmayin^^

WINGS | pjmWhere stories live. Discover now