#Sessiz Veda#

2.6K 171 72
                                    

Hastanenin kafeteryasından aldığım üç bardak kahveyi, yine aynı yerden istediğim minik köpük tepsinin üzerine koyup Hoon Na'nın odasının olduğu kata doğru ilerlemeye başladım. Jimin ve Sun Hee bütün gün hastanede beklemişlerdi. Muhtemelen pek iyi uyuyamamışlardı. 

Belki soran olacaktır, neden sabaha kadar hastanede bekliyorlar diye. Sebebi, Hoon Na'nın yarın ameliyata gireceği ve onun bundan henüz haberinin olmaması. Bizim görevimiz ise, onu bu konuda ikna etmek olacak.

Hoon Na'nın olduğu kata geldiğimde kapının önünde ki sandalyelerde oturan Jimin ve Sun Hee'ye kaydı gözlerim.

Sun Hee artık tüm gece uyanık kalmaktan yorulmuş bir halde kafasını arkasında duran duvara koyup gözlerini yummuştu. Jimin ise yüzünü avuçlarının arasına gömmüş, dirsekleriyle de dizinden destek alıyordu.

Yanlarına yaklaştığımda benim geldiğimi fark ederek ikiside kafalarını kaldırıp bana baktıklarında bir an, uykusuzluktan küçülmüş gözleri kocaman açıldı.

Sun Hee yeni stilimi görünce şaşkınlıkla ayağa kalktı ve hemen dibimde bitti. Elleri kesmekten kısalan saçlarıma gittiğinde ucundan tutup inanamayarak baktı.

"Ne yaptın sen?"

Omuzlarımı silkip gülümsedim.

"Değişiklik istedim. Ne oldu? Yakışmamış mı?"

İnanmamışlardı. İkiside biliyordu asıl nedeni. İkisi de, değişiklik için kesmediğimi çok iyi biliyordu.

Dün saçlarıma acımayıp kestikten sonra, biçimsizliğinden dolayı duyduğum rahatsızlık üzerine evimize yakın olan bir kuaföre gidip düzelttirdim. Neredeyse belime ulaşmak üzere olan koyu kahve saçlarım şimdilerde omuzlarıma çıkmıştı.

İlk başta her ne kadar bu durumu yadırgasamda birkaç saat sonra duruma alışabilmiştim.

Sun Hee'nin gözleri yavaş yavaş dolmaya başladığında yeni görüntümle ilgili fikrini merak ettiğim için Jimin'e baktım. 

Bir süre tepkisizce saçlarıma baktıktan sonra hızlıca ayağa kalkıp beni bileğimden asılarak kendine çekti ve sıkıca sarıldı. Ellerinden biri beni sırtımdan tutarak kendisine bastırırken diğer elide saçlarıma gitti.

"En çok da bu güzel kalbine aşığım."

Usulca ellerimi belinde dolayı birleştirdim ve sıkıca sarıldım. Ağlamamak için çok çaba sarf ediyordum. Çünkü dün, saçlarımla birlikte, güçsüzlüğümden de kurtuldum.

"Pekala. Hadi çabuk olun ve kahvelerinizi için. Bugün daha yapacak bir sürü şeyimiz var." dedim istemeyerek de olsa Jimin'den ayrılırken.

İkisi de hüzünle gözlerimin içine bakıyordu fakat ben onlara aldırış etmek yerine boş bir sandalyenin üzerine koymuş olduğum kahvelerden birini alıp içmeye başladım. Onlarda bana eşlik edip yerlerine oturdular ve kahvelerini keyifsiz bir şekilde yudumladılar.

Yaklaşık 1 saatir kapının önünde bekliyorduk. Bu sürenin sonunda nihayet bir hemşire, gelmeyi başarmıştı. İçeri girip Hoon Na'nın ilaç işlerini kısa sürede halledip çıktı. Biz ona bakarken konuştu.

"Bugün söylediğimiz gibi ilaçlarının donuzu tek günlüğüne azalttık. Bunun sebebini biliyorsunuzdur... Onu ikna etmeniz gerek. Çünkü birine zorla ameliyat yapamayız. Hele de 18 yaşından büyük birine. O yüzden konuşarak halletmeye çalışın ki ameliyat işlemlerini başlatalım. Kolay bir iş olmayacak. Herkes için." dedi ve elindeki ilaç tepsisiyle birlikte bizi arkasında bırakarak uzaklaştı.

WINGS | pjmTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon