4/Pençe izi

10K 652 94
                                    

Oysa ben hikayesini ilk kez anlatırken dikkate alınmayan insanların aniden ölebileceğinden korkarım.

[Ece Temelkuran]

***

Derin bir nefesle parmağını yeniden zile uzatırken, sabırlı olması gerektiğini kendine bir kez daha hatırlattı. Değil Giz, bütün apartmanı ayağa dikmesi gerekse de vazgeçmeyecekti. Elbet bu kapı açılacaktı ama öyle ama böyle. Zilin sinir bozucu sesi bir kez daha zihninde yankılanırken telefonunu çıkarıp hızlıca adamın numarasını buldu. Eğer yine uyanmazsa kapıyı tekmelemeye başlayacaktı. Aklından geçirdiği son düşünceyle umutsuzca ayağındaki ince topuklu ayakkabılara baktı. Belki de onları Giz'in beynini delmek için kullanması daha isabetli bir seçim olurdu. Topukları üzerinde yaylanarak tüm gücüyle zile basmak için hazırlandığı sırada parmağı havada asılı kaldı; zira kapı sonunda açılmıştı. Havadaki elini indirip hızla üzerine bir çeki düzen verdikten sonra bakışlarını adamın üzerinde gezdirdi. Üstünün çıplak olduğunu göz ardı ederse - ki bunun için kendiyle amansız bir mücadeleye girişmişti - adam fena halde akşamdan kalma görünüyordu. Tarla gibi dağınık saçlar, şişmiş gözler ve kararmış göz çukurları... Adamın yastığa başını koyup kendiliğinden uykuya daldığı bir gün var mıydı, merak ediyordu doğrusu. Giz'i merak etme fikrinin hoşuna gittiği söylenemezdi ama bu durumu göz ardı etmeye karar verdi. Aynı anda adamın "Hayır mı, şer mi?" dediğini duyarak şaşkınca kaşlarını çattı.

"Nasıl?"

"Sabahın köründe kapıma dayandığına göre..." derken kadının salonundaki varlığının altını çizmek istercesine eliyle boydan boya onu gösterdi Giz. Ardından kapıyı kapatırken ekledi. "...rüyanda beni görmüş olmalısın."

"Sabahları hep böyle boş mu konuşursun..." Bir kaç küçük adımla adamın tam karşısına geçip başını yüzünü görmek için geriye attı. Gözlerinin altındaki karanlığı göstermek istercesine öne uzattığı eli havada zarif bir hareketle savrulurken devam etti. "... yoksa sadece akşamdan kalma olduğun günlere özgü bir durum mu?"

"Akşamdan kalma değilim."

Adamın, ancak bir bıçakla derin bir hat çizilerek dümdüz bir kesiğe sebep olacak kadar sakin ve tekdüze çıkan sesi teninde gezinip ürpermesine neden olurken nedenini bilmediği bir tedirginlikle bakışlarını kaçırdı Dilara. Fazla yakınlardı. Öyle ki genç kadın, adamın gözlerindeki cehennemin - ki yedi katıyla birden tastamamdı - tenini yalayıp geçtiğini hissediyordu. Bunun için geriye doğru bir adam atarak aralarındaki mesafeyi açarken aslında tek yapmak istediği kendine kısa da olsa bir nefes payı bırakmaktı. Ciğerlerinin sızladığını hissederken havayı sessizce içine çekti. Aynı anda bakışlarını yeniden adamın yüzüne kaldırırken, bu mesafeden dahi gözlerine baktıkça cehennemi soluyormuş gibi hissetse de aldırış etmemeye karar vererek kaşlarını meydan okurcasına havalandırdı. Hepsinin, tutup elleriyle yerine koydukları çalışılmış surat ifadeleri, o ifadeleri tamamlasın diye bir ucundan çekiştirdikleri gülümsemeleri vardı. Modern insan, saklanmak için yüzünden başka hiçbir şeye ihtiyaç duymuyordu ne yazık ki. Dilara da tüm iradesiyle Giz'e meydan okuyan tavırlarına tutunurken "Koltukta sızdığına bahse girerim," diyerek karşılık verdi.

"Ben hiç sızmam."

Adamın yine aynı ses tonuyla verdiği cevaba karşılık huzursuzca saçlarını karıştırdı Dilara. Bunu yapmayı neredeyse Giz kadar derin bir alışkanlık haline getirmişti. Omuzlarına dahi varmayan saçları - ki hemen hemen adamınkiyle aynı boydaydı - bir makasın paslı kanadı gibi parmak uçlarına değdikçe Dilara içinden hep aynı şeyi tekrar ediyordu: Kendini bırakma! Kanasan da kopma. Bu sebeple tüm varlığını sımsıkı elinde tutuyormuş gibi gardını alarak küçük bir adım attı. "Dün gece ne yaptığını daha çok merak ettim şimdi."

Kağıt EvlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin