41/Üstünel vs. Eroğul

5.3K 439 59
                                    

Insan insanın bedduasıdır!
...
Uzak dursa herkes birbirine, kimse kimseye zarar vermeyecek. "Mesafe iyidir." diye yazmıştım bir zaman. Eksik yazmışım. Mesafe şarttır, gerisi hikaye. İnsan insanın  hayal kırıklığıdır.

[Ali Lidar]

***

Asansörden indiğinde doğruca Süeda'nın yanına giderek telefonla konuşan kıza gülümsedi Giz. Onun telefonu kulağından çekerek konuşmak için atıldığını fark ettiğinde elini havada gelişi güzel bir şekilde sallayarak Dilara'nın müsait olup olmadığını öğrenmek istercesine göz kırptı. Kadının müsait olduğunu öğrendiğinde derin bir nefesle yüzünü döndüğü kapıyı aralayarak başını içeri uzattı. Ödül gecesi düzenlenen partiden beri - içinden kendini düzeltti - partiden dönerken Özgür'le yemek yiyeceğini söylediğinden beri araları biraz limoniydi. Dilara onu arayıp sormuyor, o aradığında ise soğuk ve mesafeli bir sesle verdiği cevaplarla adamı geçiştiriyordu. Kadın bu soğukluğu uzatmak konusunda o kadar ısrarcıydı ki Giz bir ara kapısına dayanmayı dahi düşünmüştü. Ama Dilara'nın ne tepki vereceğini kestirmediği için çekinmişti.


İşleri berbat etmek istemiyordu.

Bu düşüncelerle araladığı kapıdan içeri girerken kadının merakla havalanan gözleriyle karşılaşarak gülümsedi. Dilara'nın gözlerindeki bir anlık yumuşamanın saniyeler içinde buz dağına dönüşür gibi soğuduğunu fark etse de can havliyle gülüşüne tutundu. "Señora," diyerek sevimli bir tavırla kaşlarını havalandırırken kadının karşısına oturmak yerine masanın etrafını dolanmayı tercih etti. Dilara'nın hemen yanı başına vardığında masaya yaslanarak başını onun yüzünü görmek için öne eğdi. "Cómo estas?"*İyi misin?

Dilara göz ucuyla adama baktığı bir andan sonra dikkatini yeniden bilgisayar ekranına yönlendirdi. Partiden beri doğru dürüst bir araya gelmemişlerdi. Dilara adama yüz vermemek için kanının son damlasına kadar harcayarak çok çetin bir mücadele vermişti. Zira gıcık herif o kadar karşı konulmazdı ki şeytan tüyü var dedikleri bu olsa gerekti. Şimdi ne demeye gelmişti ki, Dilara'nın dikkatini dağıtmak, aklını karıştırmak için mi? Giz kapıdan içeri girdiği andan beri boş boş baktığı bilgisayar ekranı görüş alanından çıkarken korkuyla aldığı nefesi, adam tarafından koltuğunun çevrildiğini hissetmesiyle ciğerlerinde döndürmeyi başarabildi.

Giz, koltuğun iki yanına yerleştirdiği ellerini öne uzatarak Dilara'nın ellerini kavrarken sessizce önünde diz çöktü. "Dilara..." Başını isteğini vurgulamak için yana eğerken küçük bir kaş çatışla devam etti. "Yapma böyle."

Dilara adamın sıcaklığına duyduğu ihtiyaçla sızlayan ellerinin bulundukları yere alışmasını engellemek istercesine Giz'in ellerinin arasında huzursuzca kıpırdandı. "Bir şey yaptığım yok."

"Yüzüme bile bakmıyorsun."

Kaçacak yeri olmadığını kabullenerek başını kaldırırken bakışlarının birbirini bulmasını sağladı. "Özgür'le yemeğe gitmeni istemiyorum, Giz."

Giz, adamın ismini Dilara'nın dudaklarından duyduğu her an yaptığı gibi - şükür kadın bu sefer adama Deren demeyi tercih etmemişti - yüzünde beliren paslı gülüşü dişlerinin arasında çevirerek ezmeye başladı. Gülüşü ince, keskin ve zehirli görünüyordu. Kaşları insanı tedirgin eden bir meydan okumayla havalanırken "Korkma," dedi sessizce. "Yemez beni."

"Giz, niye bu kadar inat ediyorsun?"

Ayağa kalktıktan sonra Dilara'dan tarafa ters bir bakış attı. "Sen niye bu kadar karşı çıkıyorsun?" Kadının cevap vermesini beklerken ofisten dışarı çevirdiği bakışları onları izleyen kızlara takıldığında kaşlarını şaşkınca çatarak gülümsedi. "Ne yapıyorlar?"

Kağıt EvlerWhere stories live. Discover now