31/Gönül yarası

5.7K 450 46
                                    

Bir kırık yürek var
Terazinin bu kefesinde
Hadi
Kuşlar kondur diğerine

[Metin Altıok]

***

Meyhanenin rutubetle yıpranmış duvarlarında yankılanan şarkının sözlerini dinlerken şakağını elinin içine daha çok yaslayarak parmaklarını saçlarının arasında ilerletti. Diğer elindeki ucunda kül bırakmış sigarayı son bir nefes alarak kül tablası gibi kullandığı servis tabağının üzerinde söndürdükten sonra uzun, ince rakı kadehini eline alarak büyük bir yudum içti. Saatlerdir olduğu gibi, yine gözleri Dilara'nın yüzündeydi. Başka hiçbir şeyle ilgilenmeden, nefes dahi almadan, hatta dünya yıkılıyor deseler buradan, Dilara'nın nefesinin sıcağından ayrılmayacağını bilmenin emniyeti ve tavırlarına eklediği tatlı rehavetle kadını izlemeye devam ediyordu. Dilara da onun gibi parmaklarını saçlarının arasına geçirdiği eline, yüzünü yaslamıştı. Kısa saçları yüzünün etrafında dağıtarak adama seyirlik bir manzara sunuyordu. Kadın geldiğinden beri belki, ancak iki kadeh rakı içmiş, ancak muhtemelen alışık olmadığından çarpılmıştı. Sarhoş kelimesi, kadının halini anlatmak için doğru bir tercih olmazdı. Belki çakırkeyif...

Giz, Dilara'yı gardını düşürmüş, kalkanlarının ardına sığınmaktan vazgeçmiş, açık bir kitap gibi satır satır gözler önüne serilmiş bir halde görme şansını, asla kaçırmak istiyordu. Karşısında kendini öyle görünür kılmıştı ki Giz, kadının şeffaf bir su damlası olduğunu düşünmeye başlamıştı. Sarhoş ediciliği düşünüldüğünde, aslında doğru benzetme su değil, rakı da olabilirdi. Susuz, sek... Aklından geçen düşüncelerle derin bir nefes alırken Dilara'nın rakısının bittiğini fark ederek masanın üzerindeki şişeye uzandı. Kavradığı şişeyi zarif bir acıyla eğerek  boşalan bardağı doldurmaya yeltenmişti ki Dilara'nın elini bardağa kapattığını görünce hızla kaşlarını çattı. "Yanımda sarhoş olmaktan mı korkuyorsun?"

Dilara tatlı bir tavırla omuz silkerek karşılık verdi. "Evet."

"Niye?"

Dilara ağırdan alarak başını yasladığı yerden kaldırdı. Üzerinde tatlı bir ağırlık vardı. Görüş açısını netleştirmek istercesine tüm gücüyle kaşlarını kaldırarak bakışlarını Giz'in yüzüne kaldırdı. İşaret parmağını savsak bir hareketle adama doğru sallarken harfleri ağzında yuvarlayarak "Çünkü, mesela," diye cevap verdi. "Dudakların..." Aynı anda Giz'in bıyıklarını düzelttiğini fark ederek ondan beklenmeyecek bir tavırla hafifçe kıkırdadı. "Yani, gülüşün çok güzel. Çünkü, mesela..."

Giz yüreğini titreten derin bir farkındalıkla "Sen çok gülmüyorsun," diye mırıldandı.

"Evet." Dilara tavırlarına eklenmiş tatlı ve abartılı bir sevimlilikle onaylayarak başını salladı. "Asık suratlıyım ben."

Giz, kadının s harflerini yaptığı baskıyla gülümseyerek tekrar ettirmek istercesine yeniden sordu. "Nesin?"

Dilara dolaşan diline rağmen büyük bir ciddiyetle tekrar etti. "Asık suratlı..."

Giz kadının söyledikleri, daha doğrusu söyleyiş şekli nedeniyle gülümserken hızlıca etrafını kolaçan etti. İkisinden başka bir masa daha vardı. Onlar da kendi halindeydi. Elini uzatarak  Dilara'nın boynuna yerleştirdikten sonra kadını yavaşça kendine çekip yüzlerini yaklaştırdı. Baş parmağı gayet bilinçli bir tercihle dudaklarının kenarında gezindikten sonra yumuşak bir dokunuşla kadının çenesini kavradı. Dilara'nın alkolün de etkisiyle hafifçe küçülmüş kahverengi gözlerine bakarken yavaşça mırıldandı. "Oysa gülüşün çok güzel."

Kağıt EvlerTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang