47/Telafiye akan bir gözyaşı bile yok.

5.1K 453 94
                                    

Ben bu içimin yankısı, ben bu içimin koruyla
Bu narı daha fazla taşıyamam.
Düşecek ellerimden, dağılıp dökülecek odaları
Dayanamam.

[Birhan Keskin]

***

Annesinin vefatından beri bu kadar çok üzüldüğünü, böyle kendini hırpalayarak ağladığını hatırlamıyordu.

Kan çanağına dönen gözlerinde hissettiği kavrulma, göz pınarlarının kuruduğunu düşünmesine neden olmuştu. Dilara hayatının gül bahçesi olmadığını biliyordu, bu yaşına kadar türlü zorluklar yaşamış, hala aklına geldiğinde utanmasına neden olan kepazeliklere katlanmıştı. İçinden çıkıp baktığında, nasıl geçtiğine hayret ettiği günler atlatmıştı. Annesini kaybetmişti. Hep bundan daha büyük bir acıyla sınanamayacağını düşünürdü ama kaderi onu bir kez daha hazırlıksız yakalamıştı. Giz'in yokluğuyla, ruhunda yeni bir delik açılmıştı. Her nefesinde sızlayarak genişliyordu. Her nefesi, kadının ruhunda yırtılmalara neden oluyordu. Varlığı, Giz olmayınca, adeta bir paçavraya dönüşmüştü. Ömrü boyunca ardı sıra sürükleyeceği bir paçavra...

Özgür'ün kullandığı arabanın ön koltuğunda rahatsızca kıpırdanarak parmaklarını bileğindeki ince, lastik tokanın üzerinde gezdirdi. Giz'e ait tokayı ona ait eşya arasında yokluğu en az göze çarpan olduğu için dün gece almıştı, habersizce. Böyle yaparak bir ihtimal, adamın kokusunu hafızasında tutmayı umut ediyordu. Ciğerlerindeki yangını harlayan gürültülü bir nefes alırken adamın ne halde olduğunu düşünmeye başladı. Giz'i hem kör kuyularda bir başına bırakıp hem de nasıl olduğunu merak etmenin derin bir çelişki olduğunun farkındaydı ama elinden gelen başka bir şey yoktu. Onu şimdi, içinde bulunduğu duruma Dilara getirmişti. Adamın, kara dikenler gibi ruhunda boy veren her bir yarasına çare olmayı dilerken en ölümcül yarayı kendi eliyle açmıştı.

Giz'i başka hiçbir şey değil; içtiği sigaralar, içkiler, üzerine yağan yağmurlar, benliğini esir alan fırtınalar, yaralar değil; Elis değil, Carmita değil, hatta Özgür bile değil ancak Dilara öldürebilirdi. Bu kudreti kadına, adam bahsetmişti bir an bile tereddüt etmeden.

Arabanın kontrollü bir frenle durduğunu hissettiğinde ajansın bahçesinde geldiklerini fark ederek başını kaldırdı. Menajerliği bırakacak olması, işleri toparlamadan çekip gidebileceği anlamına gelmiyordu. Son yaşanan yumruk hadisesinden sonra Giz'le Özgür hiç bir araya gelmemişti. Melike meselenin sessiz sedasız halledilmesini istiyor olmalıydı ki iki adam arasında, Dilara'nın da katılacağı bir toplantı yapılmasına günler önceden karar vermişti. Kadın bir yanıyla Giz'in gelmeyeceğini umut etse de özlemden kavrulan diğer yanıyla gelsin diye için için dua ediyordu. Adamı görme ihtimali geri kalan her şeyi göze ardı etmesine neden oluyordu.

Bir tek, Özgür'ü yanında gördüğünde Giz'in vereceği tepki gözünü korkutuyordu.

Derin bir nefesle arabadan inerek ajans binasına doğru yürümeye başladı. Ofisinin bulunduğu kata geldiğinde duran asansörden büyük bir adımla çıktı. Her an bir yerlere yığılıp kalacakmış gibi hissetmesine rağmen güçlü durmaya çalışarak belirsiz bir nefes aldı. Süeda'nın masasına doğru yürümeye başlamıştı ki bir anda önünde beliren Neslihan'ı fark ederek şiddetle ayakkabılarının üzerinde sallandı. Özgür'ün belinden tutarak destek olduğunu hissederken kadının isyanla irileştirdiği gözleri üzerine çevrildi. Neslihan'a haber vermeden ortadan kaybolduğu için suçunu kabullenerek kaşlarını çattı Dilara. Neler olup bittiğini açıklamaya mecali yoktu. Öyle yorgundu ki... Kadının şüpheyle kısılan bakışlarını Özgür'ün belindeki eline eğdiğini ayırt edebildiğinde bakışlarını kaçırarak bir şeyler söylemesini bekledi. Sessizlik boğucu olmaya başlamıştı.

Kağıt EvlerWhere stories live. Discover now