35/Adını verdim bir yıldıza.

5K 420 16
                                    

Bir yanı var
Ömrümüzün
Belki bir gün gülecek

[Behçet Aysan]

***

Elindeki yemek paketini sıkıca tutarak derin bir bir nefes aldı Neslihan. Selim'le ilk kez, Carmita dışındaki bir yerde buluşacaklardı. Selim'in evinde... Adam, duygularıyla ilgili ona açıldığından beri pek çok kez bir araya gelmişlerdi ama Carmita'da. Şimdi, birazdan ziline basacağı kapının önünde beklerken, adamın nasıl bir evde yaşadığını görecek olmanın heyecanını yaşıyordu. Saçlarına ve üzerine hızlıca çekidüzen verdikten sonra sessiz bir nefes alarak zile bastı. Selim'in kapıyı açmasını beklerken elindeki kutuyu bir kez daha düzeltti. Eli boş gelmek istemediği için yiyecek bir şeyler de almıştı.

Selim'in suşi sevdiğini umut ediyordu.

Önünde açılan kapıdan Selim göründüğünde, nefesini ciğerlerinde çevirmeye çalışarak gülümsedi. Adamı her görüşü, kalbinde derin bir ağrıya neden oluyordu. Ruhunun usul titreyişini, kanının şiddetli akışını tüm varlığıyla hissediyordu. Selim, içinden heyecanla adamın tam ismini tekrarladı -Selim Yüzbaşıoğlu- Neslihan'ın içine rengarenk kelebekler salıyordu. İçine cennet bahçeleri kuruluyordu kadının; adam, kendi elleriyle bir bahar inşa ediyordu. Selim duygularını açıkladığından beri kadının içine ılık bir yağmur, ince ince yağışını sürdürüyordu.

"Neslihan..." Adamın kendine seslendiğini işiterek bakışlarının birbirini bulmasını sağladı. "Hoş geldin."

Elindeki paketi, almak için uzanan Selim'in ellerine bırakırken içeri girmek için küçük bir adım attı. "Hoş buldum." Arkasından kapıyı kapatan adama bakarken gülümseyerek devam etti. "Suşi sever misin?"

Boşta kalan eliyle sakallı suratını sıvazlarken dudaklarını umursamazca bükerek "Yani," diye mırıldandı Selim. Nereye oturacağım bilemeden, salonun ortasında dikilmeye devam eden kadını koltuklara yönlendirirken devam etti. "Yerim."

Neslihan terleyen avuçlarını üzerine bastırarak koltuğa otururken bakışlarını Selim'e çevirdi. Adamın, ev haliyle gözüne bu kadar çekici görüneceğini tahmin etmemişti. Üzerinde vücuduna tam oturan bir tişört, altında ise basit bir eşofman vardı. Ayaklari çıplak; uzun sayılacak kıvırcık saçları karışıktı. Neslihan ise işten doğruca buraya geldiği için kalem elbisesiyle oldukça şık görünüyordu. Düzgünce şekillendirilmiş uzun saçları harika dalgalar halinde omuzlarından dökülüyordu. Yüzünde, gözlerinin ela rengini ortaya çıkaracak sade bir makyaj vardı. Kadının adamı inceleyen bakışları Selim'le karşılaştığında aklından geçen son düşünceye tutunarak kaşlarını şaşkınca havalandırdı. "Sevmez misin?"

Selim Neslihan'ın, rengi meraktan yapılmış gibi duran yeşil hareli, iri, ela gözlerine bakarak gülümsedi. Muazzam bir biçim alarak gerilen dudakları dişlerinin altında ezilirken "Yerim, Neslihan," diye mırıldandı sessizce.

Kadın, adamdan istediği cevabı alamamanın memnuniyetsizliği ile dudaklarını büzerek hayıflandı. "Sevmiyorsun anlaşılan."

Selim, tatlı bir tavırla saçlarını karıştırdı. "Hazırlayalım haydi. Olur mu?"

Orta sehpayı, kendileri için mütevazi bir yemek masası haline getirdikten sonra keyif içinde yemeğe geçtiler. Neslihan yemek yemeyi sevdiği için tüm iştahıyla getirdiklerine yumulurken Selim yalnızca üstten tırtıklamakla yetinmişti. Adamın, yemekten kastının bu olmadığına adı gibi emindi Neslihan. Bilseydi başka bir şeyler alırdı. Yine de meseleye iyi tarafından bakması gerekirse, Selim'le ilgili yeni bir şey öğrenmişti. Adam suşi sevmiyordu. Olağan seyrinde akıp giden zamanın içinde, birbirleriyle ilgili ortak bir hafızaya sahip olmaları kadının hoşuna gitmişti. Selim'in de, kendisiyle ilgili birkaç küçük bilgiyi aklında tutmuş olmasını diledi. Adamın yemek bulaşıklarını toplamaya giriştiğini fark ettiğinde yardım etmek için atıldığını ancak Selim'in müsaade etmemesi üzerine koltuğun üzerinde huzursuzca kıpırdandı. Selim orta sehpayı toparladıktan sonra elinde tuttuğu şarap şişesini Neslihan'a doğru havalandırırken "Brendi sever misin?" diye sordu.

"Severim."

Elindeki şişe ve kadehlerle yanına geldiğinde Neslihan'ın telefonla ilgilendiğini fark ederek sessizce "Dilara'yı mı arıyorsun?" diye sordu.

Önüne konan kadehin şarapla doluşunu izlerken "Mesaj çektim," diye cevap verdi Neslihan. "Giz'in yanındaymış zaten."

Selim uzun, biçimli parmaklarıyla kavradığı şarap kadehini dudaklarına yaslayarak peş peşe büyük yudumlar aldı. Neslihan'ın yoğun duygularla titreyen bakışlarını üzerinde hissetmekten tarifi zor bir memnuniyet duyuyordu. Bir çift göz, üzerine böyle derin bir sevgiyle çevrilmeyeli bin yıllar geçmiş gibiydi. Kadının ruhu, lekesiz bir ayna gibi gözlerine yansıyordu. Selim'in, kadına dair en çok sevdiği şey buydu. Neslihan'ın gözlerinde bir masal saklıydı sanki; bir kırık şiir, bir ince şarkı. Aklından geçen düşünceler dudağının ucunda ince bir gülüş belirmesini sağlarken Selim neşeli bir sesle "Bizim oğlan kızı kaptı demek," diye konuştu.

"Erkek tarafıyım diyorsun?"

"Sen kız tarafı değil misin?"

Neslihan nefes kesecek kadar güzel bir gülümsemeyle Selim'in sorusunu onayladı. "Tabiki öyleyim."

"Demek Dilara da gardını indirebiliyormuş." Tüm çekiciliği ile dudağının kenarında salınan gülüşü bozmadan bakışlarını Neslihan'a eğdi. "Giz'i bunun için tebrik etmem gerek."

Neslihan bir anda aklına gelen şeyi hiç düşünmeden söyledi. "Giz'le birbirinize hiç benzemiyorsunuz." Selim'in onaylayarak devam etmesi için sessiz kalması üzerine asıl merak ettiği konuya giriş yaptı. "Nasıl tanıştınız?"

Umursamazca omuz silkerek "Carmita'da," diye cevap verdi Selim. "Tabi o zaman ismi Carmita değildi. Ucuz içkilerin satıldığı, bakımsız, köhne bir bardı. İkimizin de tek başına içmeye gittiği bir akşam tanıştık." Neslihan'ın dikkatle kendisini dinliyor oluşu anlatmak için duyduğu isteğin artırırken kadehindeki şarabı içmeye devam etti. Elindeki kadehi sehpanın üzerine bıraktıktan sonra ıslak dudaklarını birbirine bastırarak kadına kaçamak bit bakış attı. "Çiğdem'in vefatının üzerinden çok bir zaman geçmemişti. Kanser teşhisi konuşunca tedavi için her şeyimizi satmıştım. Sıfırı tüketmiş bir halde, acımın içinde boğuluyordum işte."

"Selim..."

Kadının titreyen sesindeki üzüntüyü fark ettiğinde teselli etmek istercesine elini, eline bastırdı. "O geceden sonra da birkaç kez Giz'le orada karşılaştık. Dert ortaklığı yaptık anlayacağın. Ben üniversitede okurken barmenlik yapmıştım. Giz, Carmita'yı almaya karar verince benim de ona ortak olmam için çok ısrar etti. Tabi bende para pul kalmadığı için sermayeyi o koydu, ben de işlerin başına geçtim. Arada gelip içmekten başka bir işe karıştığı yok."

"Tuhaf bir arkadaşlık hikayeniz var." Saçlarını omuzlarından geriye atarken koltuğun üzerinde hafifçe kıpırdanarak Selim'le arasındaki mesafeyi kapattı Neslihan. Şarabın dibini büyük bir yudumla bitirdikten sonra kadehi sehpanın üzerine bırakarak elini Selim'in sakallı yanağına yasladı. "Sana tutunmak için bir sebep verdiğinden, asıl benim Giz'i tebrik etmem gerek."

"Giz öyledir."

"Nasıl?"

Uzun uzun kadına baktığı saniyelerin sonunda Giz'i anlatacak daha iyi bir kelime bulamadığı için tek bir şey söyledi Selim. "Derin..."

Kağıt EvlerWhere stories live. Discover now