7. İlham Perisi

43.8K 3.3K 885
                                    

Oy vermeyi unutmayın lütfen. 

7. İlham Perisi

Hiç konuşmadan hızlı adımlarla yürüdük. Karanlıktan ilerleyerek, bazen saklanarak, bazen koşarak ve her anında kıkırdayarak ilerledik. Bir sokağı tutmuş olan gazeteci bir yukarı bir aşağı volta atarak nöbet tutuyordu. Bahçelerdeki ağaçların ve çalıların arasından gizlenerek, bahçe duvarlarından atlayarak ilerledik. Kaan bir an durup yerde bir şey aramaya başladı. Gazeteci yakınımızda olduğu için ne yaptığını soramadan, sessizce izledim. Yerden çok minik bir taş aldı, gazeteciyi gözledi, arkasını döndüğü anda ayağa kalkıp taşı gazeteciye fırlattı. Hedefi tam on ikiden, kafasından vurduğunda hemen yere çöktü. Gazeteci kafasını tutarak hızla arkasına dönüp taşın nereden geldiğini anlamak için etrafına bakarken neredeyse kahkahamı tutamayacaktım. Kaan fark ettiğinde hemen ağzımı kapattı. Neredeyse bana sarılır vaziyetteydi ve ben neredeyse kalp krizi geçirecektim.

Ona baktığımda beyaz dişlerini sergileyen o harika gülümsemesi ve parlayan gözleriyle bana bakıyordu. Kahkaham bastırıldığında elini yavaşça çekip dudaklarına götürerek sus işareti yaptı. Kafamı sallayarak onayladığımda onu takip etmemi işaret etti. O önde ben arkada bir bahçedeki çalıların gölgesinde çökmüş vaziyette ilerledik. Diğer bahçeye geçtiğimizde hızlı adımlarla bahçeyi geçip yola çıktık.

Gazetecilerin cirit attığı yerlerden çıktığımızda, adımlarımız aheste bir hıza düştü. Kaan elini üstümdeki ceketinin cebine atıp, sigara paketini ve çakmağını çıkardı. Onunla bu kadar yakın olduğumuza inanamıyordum. Ceketinin üstümde olmasına, kokusunun burnumda olmasına... Yürürken ara ara kollarımız birbirine değiyordu ve içim her seferinde havalanıyordu. Tıpkı küçükken salıncakta sallanırken hissettiğim o his gibiydi.

Sigarasını yaktıktan sonra bana uzattı. "İçiyor musun?"

"Hayır."

Paketi tekrar cebime koydu. Konuşmadan, rotasız bir şekilde yürüdük yollarda. Bir ara sokaktan diğerine... Arada gökyüzüne bakıyordu, bazen gözlerini kapatıp derin bir nefes çekiyordu.

Yüzüne baktım. O an ne düşündüğünü öylesine merak ettim ki, düşüncelerini duyabilmek için her şeyi yapabilirdim. Daha önce bir şeyi hiç bu kadar merak etmemiştim. Çok saçma... Büyük gizemler ya da evrenin sırrı değil, sadece yürüyen bir insanın ne düşündüğüydü en çok merak ettiğim şey.

İfadesinden bir şeyler çıkarmaya çalıştım. Herhangi bir histen yoksundu. Düz bakıyordu. Kaşları kızgınlıkla çatılmamış, gözleri hüzünle ağırlaşmamış ya da dudakları mutlulukla kıvrılmamıştı. Sadece, ifadesizdi. Belki de bu ifadesizliğiydi beni hakkında bu kadar düşünmeye sevk eden.

Sokak ışıklarının altından geçtikçe aydınlanan yüz hatlarını inceledim. Onu televizyonda ilk gördüğüm andan beri bunu hep yapıyordum ama gerçekte bunu yapabilmek çok daha farklıydı. Küçük bir yüzü vardı. Üstündeki hafif çıkıntı olmasa düz olacak güzel kaşları vardı. İlk çıkış yaptıkları zamanlarda estetik mi değil mi tartışmalarına yol açan burnu son derece biçimliydi. Bu kadar çok belaya bulaşmış birinin burnunun şeklini koruyabilmesi şaşırtıcıydı. Dudakları çok dolgun sayılmazdı. Çene hattı kemikliydi. İşte onun yüzünü sevimli olmaktan çıkarıp seksi kategorisine girmesine sağlayan yüz hattı orasıydı; ama ben en çok yeşil gözlerini ve upuzun kirpiklerini seviyordum. Bir de gülümsemesini tabii. En çok da kahkahasını...

"Bana bakacağına biraz da kendine bak," dediğinde, bakışlarımı ondan ışık hızıyla ayırdım. Dümdüz karşıya baksa da onu incelediğimi fark etmişti.

İLHAM PERİSİWhere stories live. Discover now