17. Ateş Gibi

34.8K 2.8K 382
                                    

Aslında bir önceki bölüm sınırı geçmedi ama ben hevesle bekleyenlere kıyamadım kısa bir bölüm atayım dedim.

17. Ateş Gibi

Okula Deniz olmadan gitmek tuhaf hissettiriyordu. Aynı zamanda kötü... Birkaç kez mesaj atacak oldum ama vazgeçtim. Haklıydı, bir süre birbirimizden uzak kalıp bazı konular hakkında düşünmeliydik. Birbirimizi en hassas yerlerimizden vurup sonra hiçbir şey olmamış gibi devam edemezdik hayatımıza.

Sınıfa girdiğimde, Deniz henüz gelmemişti. İrem bir süredir yaptığı gibi yine bir ön sıramızda oturuyordu.

"Günaydın," derken o da pek keyifli görünmüyordu.

Ben ise keyfin kenarından bile geçmiyordum ama yine de gülümsedim. "Günaydın."

Ben yerime geçerken o da yan oturup bana döndü. "Dün evde bazı şeyler olduğu için mesaj atamadım. Deniz hasta mı?"

Ah, sanırım en zor kısma gelmiştim: Deniz ile aramızın açıldığını söylemek. Bunu İrem dışında kimseye yapmak istemiyordum. Özellikle de anneme. Söylersem muhtemelen beni kolumdan tuttuğu gibi –hatta belki kulağımdan da tutabilirdi- Denizlere götürürdü.

"Deniz ile aramız biraz bozuk," dedim, sessizce.

İrem'in gözleri şaşkınlıkla açıldı. Deniz'le aramızın bozulduğu görülmemiş şey olduğundan, çok şaşırmıştı. "Nasıl yani?"

"Birbirimizden biraz uzak durma kararı aldık."

"Neden?"

İrem'e fotoğraf olayını söylersem kendini suçlu hissedebilirdi. Zaten hassas bir dönemden geçiyordu şu anda, bir de bunun için dertlenmesine gerek yoktu. "Sanırım ikimiz arasında kalsa daha iyi olur."

"Ah, anladım," derken yüzü düşmüştü. Kendini suçlu hissedip üzülmemesi için öyle söylemiştim ama bu sefer de farklı bir şekilde üzmüştüm onu. Son zamanlarda bir şeyleri düzeltmeye çalıştıkça başka yerlerini bozuyordum. Söyleyecek bir şeyler düşündüm ama bulamadım.

"Sizin ne kadar yakın olduğunuzu herkes biliyor," dedi, elini destek vermek istercesine koluma koyarak. "Hiçbir şeyin aranızı bozacağını düşünmüyorum ben. Deniz gelsin, oturup konuşursunuz. Yapmazsanız da ben zorla yaptırırım."

"Konuşacak bir şeyimiz yok İrem, gerçekten."

Kaşlarını çatıp fırça atan bir anne edasıyla konuştu. "Ne demek yok? Saçmalamayın isterseniz!" Sonra yüzü ve sesi yumuşadı. "Siz çocukluktan beri birbirinizin en yakın arkadaşısınız Açi. Size ne kadar özeniyorum biliyor musun? O yüzden buna izin veremem."

Gülümsedim. İrem'i seviyordum. Hayatta birçok şeye sahip olmasına rağmen, özendiği şeyler olduğunu rahatlıkla söyleyebilecek kadar alçak gönüllü birisiydi. "Bizi düşündüğün için teşekkür ederim İrem ama gerçekten biraz uzak kalmamız lazım. Birbirimizi çok kırdık. Hiç değilse bunun için bile olsa kendi kendimizle kalmalıyız."

Sıkıntılı bir nefes çekip geri verdi. "Durum ciddi diyorsun."

Aynı sıkıntılı nefesten ben de aldım. "Çıkış noktası çok saçma olsa da geldiğimiz nokta ciddi."

"Peki, siz bilirsiniz."

İrem'in samimi olduğunu, bizim için içten bir şekilde üzüldüğünü görebiliyordum.

Deniz, matematik hocasıyla birlikte girdi sınıfa. Bilerek mi geç geldi yoksa yine gelmeyecekti de son anda gelmeye mi karar verdi bilmiyordum. Belki son saniyeye kadar okula gelmemek için annesiyle tartışmıştı.

İLHAM PERİSİWhere stories live. Discover now