12. Kendini Fırtınaya Bırakan Çiçek

39.5K 3.5K 1.8K
                                    

Sıralamaya hâlâ girememiş olmamız beni çok üzüyor. Bu bölümü +1000 yorum yapsak işe yarar belki.


🌸


12. Kendini Fırtınaya Bırakan Çiçek

Eve girdiğimde hiçbir şey yapmadan bugünü düşündüm. Cebimdeki kâğıdı çıkarıp, Kaan'la yazışmamızı okudum. Sonra telefonumu alıp Kaan'a yazdım.

Bugün ne yaptığının farkındayım. Arabada dinlediğimiz şarkıları bile bilerek ayarladığının farkındayım. Teşekkür ederim.

Gönderdim. Tek tik oldu, sonra iki tik. Görene dek ekrandan ayırmadım gözlerimi. Beş dakika sonra yazdı.

Kaan: Mutlu musun, ilham perisi?

'Çok. Ama bu girdiğim ilk ve son savaş olacak.'

Gönderir göndermez gördü. Bana yazıp çıkmamış, cevabımı beklemişti.

Kaan: Fark etmez. Eğer komutan olmak istersen, bir numaralı askerin olurum. Gizlenmek istersen de seni asla bulamayacakları bir yere gizlerim.

Dakikalarca ekrana bakıp, tekrar tekrar okudum yazdığını. Çok mutluydum. Hatta dünyanın en mutlu insanı ben olabilirdim ama anlamadığım bir şekilde gözlerim yaşlarla dolmuştu.

Kaan da bu sürede çevrimiçi kalıp, bir süre sonra çevrimdışı oldu.

Kapıya takılan anahtar ve açılan kapı sesiyle telefonumun ekranını kapatıp odamdan çıktım.

"Bugün erken geldin," dedim, kapıya doğru giderken. "Hayırdır inşallah."

Annem ceketini ve çantasını dolaba bırakıp bana sarıldı. "Erken mi? Sen saatin farkında değilsin sanırım minik?"

Kaan'la ve Argoyla geçirdiğim akşamdan sonra herhangi bir şeyin farkında olabilmem mümkün değildi zaten. "Sanırım değilim."

"Bir buçuk," dedi.

Birbirimize sarılı vaziyette odasına doğru yürüdük. Annem her gün geç vakitte gelir, duş alır ve hemen ardından kendini yatağa atardı.

"Bu kadar çalışmana gerek var mı gerçekten?" diye sordum kim bilir bilmem kaçıncı kez.

Kafeyi müşterinin yoğunluğuna göre on iki-bir arasında kapatırlardı. Sonrasında temizlik, hesap ve ertesi gün için hazırlık yaparlardı. Kafe, haftanın her günü açık olurdu. Annemin hasta olduğu zamanlar dışında kafeye gitmemesi çok nadir gerçekleşen bir olaydı.

"Yine mi başlıyoruz Açelya?" Nadir gerçekleşen olaylardan biri daha gerçekleşmiş, annem otoriter anne sesiyle konuşmuştu.

"Çok yoruluyorsun, arada dinlenmeni istiyorum."

Odasındaki berjerlerden birine beni oturtup diğerine kendi oturdu.

"Benim için endişelenmene gerek yok," derken otoriter sesi yumuşadı. "Çalışmayı sevdiğimi biliyorsun. Bu işin hayalim olduğunu biliyorsun."

Annem aslında makine mühendisiydi. Ben on yaşındayken mesleğini bırakıp hayali olan işi yapmak istediğini söylemiş, kafeyi açmıştı.

"İnan, sadece zevk aldığım için bu kadar çalışıyorum." Buna inanmıyordum. Babamla boşandıktan sonra bir süre boşluğa düşmüş, sonra kendini işine vermişti. Boşanmalarından önce bu kadar çalışmıyordu. Bu şekilde hem beni, hem kendini kandırıyordu sadece.

İLHAM PERİSİWhere stories live. Discover now