İyi Bir Şey

213 18 11
                                    


Elka, terden sırılsıklam olmuş bir şekilde uyandı. Yatağındaydı. Doğruldu ve etrafına baktı, komidinde duran koca bir bardak suyu tek dikişte içti. Dün başına gelenleri hatırlamaya çalıştı, yaşadıklarının hepsi bir rüya mıydı?

Yataktan destek alarak yavaşça ayağa kalktı, başı döndü. Çalışma masasına yaklaştığında silahı gördü. Dikkatle eline aldı ve ve şarjörü kontrol etti. Taktığı mermiler orada değildi. Etrafına bakındı, çalışma masasının altındaki minik komidini açınca boş mermi kutusuyla karşılaştı.

Derin bir nefes aldı ve odanın içerisinde gezinmeye devam etti. İşte o an kapının önüne bırakılmış kırmızı topu fark etti. Pencereye yaklaşıp hızla perdeleri açtı ve kırık pencereden esen rüzgar saçlarını savurdu. Hiçbir şey rüya değildi, her şey gerçekti.

Duvarda gördüğü şey içinin ürpermesine yol açtı. Yeşil çerçevenin içindeki resim değişmişti. Parmak uçları üzerinde çerçeveye doğru uzandı. Boş bir kağıt üstüne çizilmiş boş bir kağıt resminin üstünde bir boş kağıt resmi daha vardı. Duraksadı, daha sonra içgüdüsel bir hareketle çerçevenin arka kapağını açıp kağıdı çıkardı. Kağıdın arkasını çevirdi.

"Hikayenin sonunu biliyorum, değiştirmeme izin ver."

Kağıdı hızla çerçeveye geri koydu ve artık pek de sağlam olmayan çiviye astı. Alnına düşen perçemleri ittirdi ve odasından çıktı. Merdivenleri yavaş yavaş indi.

Bugün, onun ölümünün ilk günüydü. Elka, hayattaydı.

Küçük televizyonuna yöneldi ve saçma kadın programlarını görmemek için masasında duran kumandaya hızla atılmadı. Hayır, bugün saçma kadın programları izleyecek ve sütlü kahve içecekti. Kahvaltıdan sonra spor yapmayacaktı, yaklaşık beş gündür gitmediği iş yerini arayıp herhangi bir şey de izah etmeyecekti. Yakınlarından gelen aramaları cevaplandırmayacak, telefonunu açmayacaktı. Rahatlığını ilk kez fark ettiği bu koltukta, gün bitene kadar oturacaktı.

Peki ya gün bitince? İşte onu bilmiyordu.

Amerikan stili mutfağına girdi ve kahveleri arasından en kalorilisi ve en sağlıksız olanını seçti; çünkü en lezzetlisi oydu. Dolaptan koca bir kupa çıkardı ve toz kahveyi içine doldurup ısıtıcıya biraz su doldurdu. Toz kahve dolu kupaya işaret parmağını daldırdı ve parmak ucunda biriken kahve tozlarını yaladı. Lezizdi. Sıcak su hazır olduğunda ısıtıcıyı fişten çekti ve sıcak suyun, kahveyi köpürtmesini izledi.

Televizyonda kayıp insanları bulan o sahte programlardan biri vardı. Bu sefer her zamanki gibi kahveyi dökmemeye çalışarak koltuğa oturmadı çünkü ne zaman böyle yapsa bacağına kramp giriyordu. Elinde kahve bardağı, umursamadan kendini koltuğa attı ve dikkat ederek oturduğu zamanlarda her yere dökülen kahve ilk kez koltuğa dökülmedi. Dökülseydi de temizlerdi. Elka hala hayattaydı.

Kahveden büyük bir yudum aldı ve aşırı sıcağın dişlerini mahvedecek olmasını da önemsemedi. Ayaklarındaki terlikleri fırlatıp koltuğa uzandı. Televizyonda, çocuklarını 4 gün önce kaybeden bir aile vardı. Çocuk, evin önünde oyun oynarken bir anda kaybolmuştu. Oldukça sağlıklıydı ve herhangi nörolojik bir problemi yoktu. Aile, çocuğun kaçırıldığını düşünüyordu.

"Dünyayı keşfetmek için nörolojik bir probleme ihtiyaç yok ki." diye mırıldandı Elka ve masanın üzerinde duran kumandaya uzanıp televizyonun sesini açtı.

"Onu çok özlüyoruz." dedi, Elka'nın çocuğun annesi olduğunu düşündüğü kadın.

Elka, kadına baktı. Mosmor gözaltıları, çocuğun kayıp olduğu tarihten beri hiç uyumadığını kanıtlar nitelikteydi. Küçük çocuk için üzüldü, annesi için daha çok. Çünkü en çok geride kalanlar uyuyamazdı, en çok geride kalanlar acı çekerdi.

Ruh Eşleri Ölmez (TAMAMLANDI)Donde viven las historias. Descúbrelo ahora